Kadir Cangızbayın Özgeçmişi 1947'de İstanbul Kadıköy'de doğmuşum; Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde, forsepsle. Forseps maşa demek, cımbızın irisi; bisikletin furşu, saçın fırketesi, İngiliz'in forkuyla aynı kökten: Forseps çocuğundan 'fırlama' çık­mazmış; zira kendisi 'çekip çıkartma'. Bir de üç buçuk dört
Üretimde ve siyasal hayatta özyönetim olarak Sosyalizm; yani bütün düzeylerde kolektif düzenleme ve özbelirlenim.
Cornelius CastoriadisKitabı okudu
Reklam
Yirminci yüzyılın başında birçok devrimci, özellikle de anarşist- ler, şu ya da bu yerel yönetim biçimini idealize ettiler: bazıları yeni toplumu bir komünler federasyonu, diğerleri ise bir emek konseyleri federasyonu olarak hayal etti. Gerçekte, hem işyerinde hem de ma- hallelerde yerel meclisler aracılığıyla karar vermek gerekir. Her ikisi de gereklidir, çünkü gerçekten katılımcı olan doğrudan demokrasi, sivil toplumun ihtiyaçlarını tahmin etmede vazgeçilmezdir, tıpkı üre timin nüfus tarafından usulüne uygun olarak ifade edilen taleplere göre örgütlenmesinde olduğu gibi. Bizi çalışanlar/tüketiciler olarak iki karşıt kategoriye ayıran kapitalist şizofreniye son vermenin ve böylece üretici-yurttaşın akılcı ve birleşik bireyselliğini yeniden ka- zanmanın tek yolu budur. Komünizm, sosyalizm, liberter özyönetim, hangi formülü kullanırsak kullanalım, temelde tek bir kavrama geri döneriz: Karl Marx'ın hayalinde canlandırdığı "özgürce birleşmiş üreticiler" topluluğu.
Sayfa 118Kitabı okudu
Marx'ın vurguladığı gibi, erkeklerin ve kadınların kendilerini geliştirebilmeleri, kısmen de siyasi ve ikti­sadi özyönetim için boş zamana ihtiyaçları olduğundan, sosyalizm işgününün kısaltılmasını da gerektirir.
İnsanı, karşısında arızi olmadığı, ancak kendisi karşısında da arızi olmayan bir çerçeveye kavuşturmanın tek bir formülü vardır: ontolojik olarak sadece insan için mümkün olmasının yanı sıra, insanın da, beşeri varlığı itibariyle, ancak kendisiyle mümkün olabildiği tek şeyi, yani emek'i, aynı zamanda bütün insanlar için ve beşeri gerçekliğin bütün an ve noktalarında geçerli olmak üzere nihai anlamlandırma ve değerlendirme ölçütü haline getirmek ki -daha yukarıda da söylemiştik- sosyalizm de bundan başka bir şey değildir.
Toplumun yeniden üretimi ne denli sosyal karşısında özerkleşmiş çerçeveler aracılıgıyla gerçekleşirse, bu üretimin temelindeki ortak çabayı harcayan kollektivitenin mümkün hayatından çalınmışlık payına denk düşen ölü-sosyal'in topyekün toplumsal gerçeklik içindeki yogunluğu da o derecede artacaktır: toplumsal gerçekliğin üretilen bir gerçeklik, yani münferit işlerden oluşan bir gerçeklik olduğunu ve buradaki işlerin global toplamının ise kendisini üretenlerin hayatından başka bir şey olmadığını, yani sonuçta buradaki global üretim sürecinin, kendisini gerçekleştirenlerin hayatlarının yeniden üretiminden başka bir şey olmadığını dikkate alırsak, bu üretim sürecinin gerçekleşecek münferit işlerin/eserlerin kendi iç-gerekleri ve sadece bu gerekler temelinde biçimlenir olmaktan çıkmışlığı ölçüsünde, bu üretimi gerçekleştirenlerin kendi hayatlarını kendi dışlarından belirlenmiş bir biçimde yaşayacakları açık; tabii bu arada hayan biçimlendirmenin de hayatı üretme sürecine içkin bir fonksiyon olmaktan çıkıp, hayatı üretenler karşısında aşkınlığa sahip başlıbaşına ayrı ve özel bir iş niteliği kazanması kaçınılmazdır ki, bu da insanların kendi hayatlarına dogrudan dogruya onu yeniden üretirken degil de, siyasal olan aracılığıyla, ancak ve ancak siyasal olan üzerindeki hakimiyetleri ölçüsünde sahip çıkabilecekleri anlamına gelir.
Reklam