Fazlıoğlu'ndan okuduğum ilk kitaptı fakat buna rağmen Fazlıoğlu'nun müthiş bir birikime sahip olduğunu çekinmeden söyleyebilirim. Felsefe, edebiyat, tarih gibi bölümler okumasına rağmen fenni bilimler konusunda da doyurucu bir bilgiye sahip. Ve bir kitap için önemli bir detay olarak, bu birikimini gözümüze sokarcasına değil, aksine okura, en anlaşılır biçimde sunmak üzere anlatıyor.
Fikir olarak ayrıldığımız konular olsa da aynı fikirde olduğum birçok konu vardı. Hatta çoğu yerlerde, dile dökmeye üşendiğim, 'buna mı takıldın ebrar' sorusunu duymamak üzere hiç konuşmadığım konuları patır patır anlatmış olması beni bir hayli mutlu etti. Ve 'buna mı takıldın' sorusu yüzünden sustuğum konular hakkında 'suğraları yitirirsem kübraları da yitireceğim' düşüncesini idrak ettirdi. Düşündürdü demiyorum çünkü zaten düşündüğüm fakat idrakine ve yaşatmak eylemine dökemediğim bir konuydu. Ve bu idrak dışında, benim takılamadığım bazı küçük ve nefis detayları da, Fazlıoğlu, bana, bize, okurlara sunmuş. Şahsen ben bayıldım....
Kitap içerik olarak da çok zengindi. Yalnızca 'söz'ün işlevi, maddeselliği veya manevi yönü değildi. Tüm özelliklerinin birleşerek 'hayat'a nasıl yansıdığı, daha doğrusu hayatı nasıl yansıttığını anlatan bir kitaptı. Bu konu üzerinde, Türkiye'nin konumu, Türkiye'nin söz geçmişi ve geleceği gibi konular da içeriyordu. Kitabın doluluk verimlilik açısından 9/10luk olduğunu düşünüyorum.
Başka kitaplarını okumak için sabırsızlandığımı belirterek sizlere de tavsiye etmek cüretinde bulunuyorum. İyi geceler ve esenlikler diliyorum.