Beyindeki duygu sistemleri evrimsel bakımdan eski oldukları
için birçok farklı türde ortaktır, buna karşılık akılcı sistemin evrimsel geçmişi çok daha kısadır. Ancak gördüğümüz ii/ere, akılcı sistemin görece yeni olması, onun tek başına üstün olduğu anlamına gelmez. Herkes, salt akılcılık ve sıfır duyguyla Mr. Spock gibi olsaydı, toplumlar şimdikinden daha iyi durumda olmayacaktı. Beyin için en iyisi, bir denge durumu, yani iç rakiplerin bir takım olarak çalışmasıdır. Adamı köprüden aşağı itme düşüncesinin içimizde uyandırdığı tiksinti toplumsal etkileşim açısından çok önemliyken, bir Tomahawk füzesini fırlatmak üzere düğmeye bastığımız zamanki vurdumduymazlığımız da uygarlık için yıkıcıdır. Duygusal ve akılcı sistemler arasında bir dengeye ihtiyaç duyulur ve bu denge, doğal seçilimin sonucunda beynimizde zaten optimize hale getirilmiş olabilir. Başka bir ifadeyle, iki parçalı bir demokrasi
belki de tam ihtiyacımız olan şeydir; herhangi bir parçanın k on trolü ele geçirmesi kesinlikle daha az verimli ve daha az etkili bir
sistemle sonuçlanır. Eski Yunanlar yaşamla ilgili olarak bu bakış
açısını yakalayan bir benzetme yapmışlardı: Bir arabacısınız ve iki
tekerlekli at arabanız güçlü kuvvetli iki at tarafından çekiliyor. Beyaz at aklın, siyah at tutkunun temsilcisi. Beyaz at sizi sürekli olarak yolun bir tarafına, siyah at da diğer tarafına çekmeye çalışıyor. Sizin işiniz dizginleri sıkıp ikisini de kontrol altında tutmak; çünkü yolun ortasından ilerlemeye devam etmenizin tek yolu bu.
Versene ağzının payını şuna?"
Mister Spock ya da yeni adıyla Korkut Bey, derin bir nefes alıyor: "inançlarım gereği, bazı
şeyleri tadında bırakıyorum."
Dedelerden biri "Senden sonra, yedi milyar insan, hepimiz öleceğiz, söz!" diyor.
Mr. Spock tetiği çekiyor.
Çıt!
Namevcut bir mermi alnıma değiyor. Böyledir. Boş tabanca diye bir şey yoktur. Tetiğe basıldı
mı, değişikliği hissedersiniz.
“Doğduğumuz evlerde yazılır kaderimiz. Yıllar önce Dr. Spock adlı bir Amerikalı, annelere yeni doğan bebekleriyle ilişkileri konusunda öneriler sunduğu bir kitap yayınlamıştı. “Bırakın ağlasın. Göreceksiniz iki üç gün ağlayıp sonra susacak, uslu, sizin kurallarınıza uyan bir bebek olacak” diyordu Dr.Spock.
O yıllar bu kitabı okuyan annelerin bebekleri günlerce yataklarında haykırarak ağlamış, kusmuş, boğulacak gibi olmuş ama anneler doktorun önerilerine uyarak asla bebeğin yanına gitmemiş, onu kucağına almamış, sallamamış, ona ninni söylememişti.
Gerçekten de bebekler bir süre sonra susmuştu. Anneleri tarafından doyurulamayan bu bebekleri sonradan hayat hiç doyuramadı.
Biri size, “ Bebeği kucağına alma, şımartma , bırak ağlasın” derse sakın kulak asmayın. Beynin gıdası ilişkidir. Bebeğin beynini aç bırakmayın.”
Mr. Spock hiddetlendi: “Destur! Peygamberimiz de âşık olmuştu Avni Bey! Aşk, Efendimizin mirasıdır! Hz. Ayşe’ye diyor ki ‘Sana kördüğümle bağlıyım.’ Bir zaman sonra, Ayşe Validemiz soruyor: ‘Kördüğüm ne durumda?’ Rasulullah ‘Eskisinden de sıkı’ buyuruyor.
"Özdüzenleme," diyor Ross Buck, "kısmen, kişinin kendi
hisleri ve arzularıyla uygun ve tatmin edici bir şekilde başa çı
kabilme becerisi olarak tanımlanan duygusal yeterliğe ulaşma-
sını içennektedir."12 "Cool"un -duygulardan yoksunluk- ha-
kim etik oldugu, çocuklara sık sık "o kadar duygusal olma" ve
Yıllar önce Dr. Spock adlı bir Amerikalı, annelere yeni doğan bebekleriyle ilişkileri konusunda öneriler sunduğu bir kitap yayınlamıştı. "Bırakın ağlasın. Göreceksiniz iki üç gün ağlayıp sonra susacak, uslu, sizin kurallarımza uyan bir bebek olacak" diyordu Dr. Spock.
O yıllar bu kitabı okuyan annelerin bebekleri günlerce yataklarında haykırarak ağlamış, kusmuş, boğulacak gibi olmuş ama anneler doktorun önerilerine uyarak asla bebeğin yanına gitmemiş, onu kucağına almamış, sallamamış, ona ninni söylememişti.
Gerçekten de bebekler bir süre sonra susmuştu. Anneleri tarafından doyurulamayan bu bebekleri sonradan hayat hiç doyuramadı.
Biri size, "Bebeği kucağına alma, şımartma, bırak ağlasın" derse sakın kulak asmayın. Beynin gıdası ilişkidir. Bebeğin beynini aç bırakmayın.
Ben küçükken babamla da böyle yapardık (...) Yeni dünyaları ve türleri keşfe çıkan Kaptan Kirk ve Mr.Spock gibiydik. Gezegenler karşısında büyülenen Galileo ve Kopernik; o gezegenlerdeki yaşamları düşleyen Carl Sagan ile Stephan Hawking'dik