Cemil'in tanbûra dokunuşuyla birlikte meyhaneyi sükûtun uhrevi sesi kuşattı, içeride bir hava cereyanı olmamasına rağmen bütün lambaların alevleri oynaşıp bir bir söndüler. O karanlıkta ölülerinin ruhları saklandıkları yerlerden çıkıp, kederlerini pür hayal eden tanbûrun sihirli nağmesini dinlemeye oturdular.
Sayfa 20 - Ötüken Neşriyat