Hani bir deyim vardır, insanın iliklerine kadar işleme diye. İşte bu kitaptaki öyküler tam da bu şekilde tanımlanabilir. İnsanın gerçekten iliklerine kadar işliyor, derin bir iz ve burukluk bırakıyor. Tam 18 adet öykü. İnsan ilişkilerini anlatan hepsi de hayattan alınmış. Bir çoğu farkına varmadan yaşadığımız şeyler. Bir kısmı geçmişte yaşanan
Adaşım… Sen hiç âşık oldun mu?
Muhtemelen her kişi hayatında aşık olmuştur ya da olduğunu sanmıştır. Lakin aşk çok ama çok başka bir şeydi. Çerçi başı diyor ki; “…sevgili bir vücutta bulunmayan bir şeyi kendisinde taşımaya tahammül etmeyerek onu koparıp atabilmek, işte adaşım, yalnız bu sevmektir.” Ne kadar da doğru diyor değil mi? Bu yüzyılda
Öyküler ve film hakkında içerik bilgisi olabilitesi bulunabilir. Pek emin değilim yine de...
Susuz Yaz, Necati Cumalı'nın üçüncü öykü kitabıdır. Benimse okuduğum ilk Necati Cumalı eseri. Genelde bir yazarı tanımaya başlarken ilk önce yazarın öykü ya da şiir kitaplarını okumayı kendime alışkanlık ediniyorum. Büyük eserlerini okurken yazarın diline,
Yirmi yaşında olmadığımız halde bizler de mutlu olduğumuz anları gözden geçirsek, bütün kâinatın karşısında titrediği şu kelimeye ulaşmaz mıyız? "Hiç!"
Bazı kelimeler vardır, birileri onları hep tehlikeli görür. Gerçi bazen tehlikelidir de. İnsanların o kelimeyi kullanış biçimi, hangi maksatla kullandığı belirleyicidir. Özgürlük, bağımsızlık, hümanizm, eşitlik, adalet... İşte devrim de böyle bir kelimedir. Devrimci, en büyük suçludur anlamını bilmeyenlerin nazarında.
Kitabımız, sadece devrimin
“Şapkamın kenarını gözlerimin üstüne indirdim, pardösümün geniş eteklerini bir harmaniye gibi vücuduma sımsıkı doladım, ellerimi divan durur gibi önümde kavuşturdum, kendi kendime sarıldım ve yürüdüm.
“Gece yarısından sonra üçüncü saat.
“Beyoğlu kaldırımlarındayım. Ağır ağır yürüyorum. Caddenin kenar çizgileri bir makas ağzı gibi açılarak bana