Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
İnce düşünce mi dedi birisi?
Bir gün Süfyân-ı Sevrî hz. birisiyle birlikte itibarlı zevattan birinin kapısının önünden geçiyordu. Yanındaki kişi konağa bakınca, onu bundan men edip şunları söyledi: "Şayet siz bu konaklara böyle bakmamış olsaydınız, onlar konaklara bu kadar para sarf etmezlerdi. O yüzden bu konaklara bakınca şu haksız israfta onlara ortak oluyorsunuz."
Sayfa 30
Süfyân-ı Sevrî hikmetli sözlerinden birinde öyle buyuruyor: "Riyaset ve kadın sevgisini bırakmak sabırdan daha acıdır."
Sayfa 29
Reklam
Tasavvuf tarihinin büyük şahsiyetlerinden Süfyân-ı Sevri Hazretleri'nin şu hâli de pek ibretlidir: Süfyân-ı Sevrî Hazretleri'nin genç yaşta beli bükülmüştü.Sebebini soranlara şöyle derdi: "-Kendisinden ilim tahsil ettiğim bir hocam vardı.Vefâtı esnâsında ona telkînde bulunduğum hâlde kelîme-i tevhîdi getiremedi.Bu hâli görmek, benim belimi büktü." Görüldüğü üzere,akıbet meçhuldür.
Şibli (k.s.), Süfyan-ı Sevri'nin (r.a) yanına geldi, kendisini Murakabe'ye oturmuş, sessiz, hareketsiz bir halde gördü. Vücudunun bir kılı bile kımıldamıyordu. "Bu güzel murakabeyi kimden öğrendin?" diye sorunca Süfyan-i Sevri (r.a.): "Kediden öğrendim. Onu bir fare deliğinin ağzında, benim bu halimden daha hareketsiz avını kollarken gördüm" dedi.
Sayfa 66 - Destek Yayınları
•|Edep öğrenilmeden, İlim öğrenilmez...! _Süfyan-ı Sevri_
Said Nursi'nin her suale cevabı varmış(mış).
HER SUALE CEVAP VERMEK, HİÇ KİMSEYE SORU SORMAMAK Sormaz ki bilsin, sorsa bilirdi. Bilmez ki sorsun, bilse sorardı. Atasözü "Herhangi ilme sorulan suale bila-tereddüd derhal cevap verirdi."(1) "Sorulacak suallere cevap vermeye hazır bulunduğu gibi kimseye sual sormayacağını da beyan ederek bu kararda yirmi sene sebat
Sayfa 56 - Süleymaniye vakfıKitabı okuyor
Reklam
Zamanın müctehitlerinden (Süfyan Sevrî) hazretleri Rabiatül Adeviye'nin yanına gider, bazı müşküllerini sorarak müstefiz olur ve hayır duasını alırmış. Bir gün Rabia'ya: “Senin imanın ve Cenâb-ı Hakka itikadın ne merkezdedir?“ diye sormuş ve ondan şu hakîmane cevabı almıştır. «Ben, Allaha cehennem korkusu ve cennet sevgisi için ibadet etmem. Zira o hal, ırgatlık sıfatıdır. Ben ona, son derecede olan aşk ve muhabbetimden ötürü ibadet eylerim.»
Sayfa 553 - Milli Eğitim Yayınları 1952 BaskısıKitabı okudu
Süfyân-ı Sevrî hazretleri de zühdü ve zâhidi şöyle tarif eder: "Zühd, yamalı elbise giymek, arpa ekmeği yemek değil, dünyanın faydasız şeylerine gönül bağlamamak ve uzun emel sahibi olmamak- tır." 59 Yanındakiler kendisine, "Kişi hem zengin hem zâhid olabilir mi?" diye sorduklarında ise şöyle cevap vermiştir: "Evet, zâhid olabilir. Yeter ki herhangi bir bela- ya maruz kaldığında sabredebilsin, bir nimete nail olduğunda da şükredebilsin." 60 İşte böyle bir zühd, dünyada kalp ve beden rahatını, ahirette ise saadet ve nimetlere kavuşmayı temin eder. Bir hadiste zü- hdün fazileti ve faydası şöyle ifade edilmiştir: "Zühd, kalbe ve bedene rahatlık verir, dünyaya rağbet ise düşünce ve hüzün verir. "61
Süfyân-ı Sevri ve Bişr el-Hafî derlerdi ki: "Ancak şüphel bir insan ölümden hoşlanmaz. Zira dost, her hâl ü kårda dostu ile mülakattan hoşlanır."
Süfyan-ı Sevri şöyle demiştir: " Nefsimden daha çetin olan bir şeyle mücadele etmedim.Bu mücadele bazen lehime, bazen aleyhime oldu."
Reklam
İslam büyüklerinden Süfyan-ı Sevrî şöyle der: Sultanların en iyisi ilim sahipleri ile oturup kalkan sultandır. Alimlerin en kötüsü de sultanlar ile oturup kalkandır.
Nefahât’ta, ilk olarak 161'de (777) ölen Süfyân-ı Sevrî ile çağdaş Ebû-Hâşim-i Kûfi’ye sûfi dendiği ve ilk tekkenin, bir Hristiyan beyi tarafından Şam’a bağlı Remle’de kurulduğu bildirilm ektedir (terce- me, s. 86). Bu tekkenin kuruluşu hakkında da şöyle bir rivâyet var: Hristiyan beyi ava çıkmış. Yolda iki kişinin birbiri ne rastlayıp elele tutuşarak koçuştuğunu, oturup yanlarında ne varsa ortaya koyduklarını, yiyip içtikten, konuşup görüştükten sonra ayrıldıklarını görmüş. Bu hal pek hoşuna gitmiş. Orada kalanı çağırıp, giden adamı, evvel ce tanıyıp tanımadığını sormuş. Tanımadığını anlayınca peki demiş, neden birbirinize sarıldınız, oturup yemek ye diniz, konuştunuz? Adam, nereli olduğunu bile bilmem, fakat bizim yolumuz budur deyince, sizin buluşup toplandığınız yerler var mı diye sormuş. Olmadığını anlayınca size ben bir yer yapayım da orada buluşun demiş, ve Rem- le 'de onlara bir yer yaptırmış (aynı sahife). Bu rivayete göre sûfî ve tasavvuf sözleri, hicretin ¡kinci yüzyılında (VIII) meydana çıkmış
Kuteybededi ki: Süfyân es-Sevrî öldü ve onun ölümüyle vera öldü. Şâfi'i öldü ve onun ölümüyle sünnetler öldü. Ahmed b. Han- bel ölünce de bidatlar ortaya çıkar."
Süfyan-ı Sevri, Râbia Hatun'dan sordu: "Senin imanının hakikati nedir?" Râbia Hatun: "Ben asla ateşin korkusundan veya cennetin sevgisinden dolayı Allah'a iman etmedim ki, ben kötü bir amele gibi olayım. Belki ona sevdiğimden ve iştiyakımdan dolayı kulluk yaptım!"
Süfyân-ı Sevri derki: "Dünya düzlük değil de, eğri- lik evidir. Sevinç değil, üzüntü evidir. Dünyayı tanıyan bir kimse ne onun genişliğine sevinir, ne de sıkıntısına üzülür.
691 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.