Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
208 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Tek kelime ile mükemmel bir kurgu romanı. ERKAN adında binlerce yıllık bir örgütün Osmanlı'nın kuruluşuna vesile olması, sonrasında Atatürk'ün bu örgütü fark etmesi ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu gibi olaylarla başlayan; 2008'de ise aynı gün içerisinde işlenen cinayetler üzerine Nur Tezer ve Yiğit'in Ankara sokaklarında geçen maceraları konulu müthiş bir kurgu romanı. Bu arada Çandarlı'nın idamı, Timur ile Ankara Savaşı, 2. Murad'ın 3 kere tahta çıkması gibi tarihi gerçeklere farklı bir bakış açısı getirmesi de takdire şayan. Kurgu romanı severlerin mutlaka okuması gereken bir kitap.
Derin İmparatorluk
Derin İmparatorlukOrkun Uçar · Altın Kitaplar · 2007298 okunma
Nuh son anda bileğimi kavrıyor. - Çok dünya yutmuşsun! Ama oldu işte. Kurtuldun! Artık sus! Sus ki, altlarından ırmaklar akan evler gerçek olsun. Kilim silkelesin şehir çocukları tahta balkondan. Genç ağaçlar yapraklarını döksün. Gizleyelim mahrem yerlerini ruhumuzun. Sus ki, ipil ipil yağsın yağmur! Sen yine hayat de adına, ben dallarından ölü serçeler sarkıtan söğüt.
Reklam
Birbirine aşık iki insanı ayıran azgın bir nehir olduğunu öğrendi. Korkular, kompleksler, beklentiler, egolar, şüpheler ve kaygılar nehriydi bu... Güçlü akıntıların etkisiyle zaman zaman kabaran ve bulanıklaşan bu hırçın suyun öteki yanındaki sevdiğinize ulaşmak için tek bir şansınız vardı: Sadece onun aşkına güvendiğinizde varolan bir asma köprü... Bazen onun sevgisinden şüpheye düşerdiniz. O zaman köprünüz zayıflar, onu tutan halatlardan bazıları kopar ve karşıya geçmek güçleşirdi. Yine de sağlam kalan bir kaç halatın sayesinde geçerdiniz. Ama bazen öyle anlar gelirdi ki sevildiğinize dair tüm inancınızı yitirirdiniz. İşte böyle zamanlarda kabaran dalgalar biricik köprünüzü yıkar, sular batıp çıkan tahta ve halat parçacıklarını uzaklara götürürdü. Öteki kıyıda duran sevgilinize bakardınız ve ona tekrar kavuşmanın bir yolunu arar ama bir türlü bulamazdınız. Böyle zamanlarda bazıları çare kalmadığını görüp nehrin yanından uzaklaşırlar, bazıları da kendini azgın sulara atıp karşıya yüzerek geçmeyi denerlerdi. Ama sevildiğini bilmeden ve sadakatten emin olmadan girilen bu nehirdeki akıntılar böyle bir yolculuğa izin vermezdi. Ya egonuz ve beklentileriniz sizi boğardı ya da şüpheleriniz ve korkularınız... Yine de yüzmeye çalışanlardan bazıları hiç vazgeçmezler ve ömürlerini aslında bataklık olan o karanlık sularda çırpınarak geçirirlerdi. Çünkü akıllarına yakınlarda bir yerlerde başka bir aşk ve başka bir nehir daha olabileceği gelmezdi. Daha ilk baştan nehri geçemeyeceğini anlayıp uzaklaşanlarsa, hayatları boyunca 'acaba yüzebilir miydim' diye sormaktan kendilerini alamazlardı.
Sayfa 106Kitabı okudu
Gitmek... Bazen bir şehirde eski bir tahta masa ve sandalyeye sırtını vermek için; yüzünü bir ağacın gövdesine, bir şehrin ışıklarına ya da denize güneşe verebilmek için gitmek... Elinde sıcak bir çayla sessizliğin, kimsesizliğin içinde iyi şeyler doğurup kötülükler öldürmek için... Susmak için, susmak! Ama hep konuşmak kendinle, içindekiyle hesaplaşmak...
528 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Kitabın cinayet romanı olmasının yanında içerdiği tarihi bilgiler de çok önemliydi. Şehzade Mehmed'in, tahta çıkıp nasıl Fatih Sultan Mehmed olduğunu, taht kavgalarını, tarih profesörü Nüzhet'in neden öldüğünü öğrenmek için kitabı bir an önce bitirmek istedim. Tarih okumayı sevmeyenler için bazı bölümler sıkıcı gelebilir. Nitekim, kitapta en çok sıkıldığım detay; diğer bir tarih profesörü olan Müştak'ın kendisiyle olan iç hesaplaşmasının yazıldığı bölümlerdi. Katilin kim olduğuyla ilgili tüyo almama rağmen :) sonuna kadar hiç aklıma gelmeyen bir karakterin katil olması ve cinayet sebebinin aslında çok sıradan olması ile beni ters köşe yakalamış bir Ahmet Ümit kitabı... Ve İstanbul, yine, her şiire, her romana yakışır şekilde hayranlık uyandırıyor. Çok isterdim ki; Haliç yada Rumeli Hisarı manzarasında çayımın eşlik ettiği bir kitap olarak hafızamda kalsaydı ;)
Sultanı Öldürmek
Sultanı ÖldürmekAhmet Ümit · Everest Yayınları · 201920,6bin okunma
TABUT Tahtadan yapılmış bir uzun kutu; Baş tarafı geniş, ayak ucu dar. Çakanlar bilir ki, bu boş tabutu, Yarın kendileri dolduracaklar. Her yandan küçülen bir oda gibi, Duvarlar yanaşmış, tavan alçalmış. Sanki bir taş bebek kutuda gibi, Hayalim, içinde uzanmış kalmış. Cılız vücuduma tam görünse de, İçim, bu dar yere sığılmaz diyor. Geride kalanlar hep dövünse de, İnsan birer birer yine giriyor. Ölenler yeniden doğarmış; gerçek! Tabut değildir bu, bir tahta kundak. Bu ağır hediye kime gidecek, Çakılır çakılmaz üstüne kapak?
Reklam
O gün 24 Şubat’tı. Artık Nadia’ya kavuşmasına çok az kalmıştı. Sürekli sallanan motorun içinde, profesör ayağa kalkmış, durmadan bağırıyordu: “Nadia, Nadia! Geliyorum, bitti artık, kötü günler geride kaldı.” Etrafta ne polis vardı ne güvenlik önlemi. En geç yarım saat sonra, Nadia ile geri dönmüş, taksiye binip evlerine doğru gidiyor olacaklardı. Motoru kullanan balıkçı, sık sık profesöre müdahale ediyor, yabancı bir dilde bağırıp duran bu adamın denize düşmesinden korkuyordu. Tam kolundan çekerek Maximilian’ı oturttuğu sırada, müthiş bir patlamayla Struma gemisi havaya uçtu. Korkunç bir gürültünün ardından, bir anda dünya sessizliğe gömüldü. Gökyüzü insan gövdeleriyle, tahta parçalarıyla doldu ve gemi büyük bir süratle battı... Zülfü Livaneli- Serenad youtube.com/watch?v=GD1vB_N... Vaktiniz varsa bakın derim. Biraz uzun ama Strumayı gözünüzde daha iyi canlandıra bilirsiniz...
Sayın Makar Alekseyevich, Sonunda beni kavga etmek zorunda bırakacaksınız. Makar Alekseyevich, yemin ederim hediyeleriniz için çok üzülüyorum. Size nelere mal oluyordur. Bunları alabilmek için ne kadar gerekli ihtiyaçlarınızdan fedakârlık ettiğinizi biliyorum. Size kaç kez hiçbir seye ihtiyacım olmadığını söyledim. Bugüne kadar bana yağdırdığınız seyleri ödeyecek durumda değilim. Hele su çiçeklere ne gerek var? Kınaçiçeği tamam da, sardunya ne oluyor? Bos bulunup ağzımdan bir laf kaçırdım siz de hemen kosup almıssınız! Eminim çok pahalıdır. Çiçekleri de çok güzel doğrusu! Küçücük kırmızı haç gibi. Böyle güzel sardunyaları nereden buldunuz? Onları pencerenin önüne koydum, oradan daha güzel görünürler. Yere tahta bir sıra koyup geri kalan çiçekleri onun üzerine dizeceğim, hele bir param olsun da! Fedora da çok seviyor. Odamız cennet gibi temiz ve aydınlık! Peki sekerler neden?
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.