Yakın bir dostun kaybının yarattığı boşlukta tutunacak anlam aramak. Öz kıyımın acı yükü. Gelmiş geçmiş en büyük yas, inkar kitabıdır.
Bakınız dostunun sessiz intiharını nasıl reddeder Turgut Özben;
“Başka bir yol olmalıydı… Bir yol bulunmalıydı. İnsana bir fırsat verilmeliydi. Bana, sana hiç olmazsa… Bu çaresizliğe dayanamıyorum. Bir defaya mahsus olmak üzere bir istisna yapılmalıydı. Kağıtlarınızda bir noksanlık var, bir imza eksik diye geri çevrilmeliydi Selim. Özür dileriz, kabul edemeyiz; bazı noktaları unutmuşsunuz denemez miydi? Turgut’u, Süleyman’ı unutmuşsunuz; bilseniz ne merakla bekliyorlar sizi. Bütün karakollara haber vermişler, her yeri aramışlar. Neden haber vermediniz çıkarken?… Dikkat et Selim… canın acıyacak dur… söz veriyorum… her şeyi yeniden konuşacağız. Selimciğim Işık…. hepsi hak verecek sana… durmadan başlarını sallayarak, haklısınız, haklısınız, diyecekler… sen gitmek istesen de bırakmıyacaklar seni… ne olur biraz daha kalın, daha yeni başlamıştık konuşmaya… söyleyecek o kadar söz vardı ki… canım Selim… hayır Süleyman Kargı! İnanmıyorum Selim’in öldüğüne. Reddediyorum! İnkar ediyorum… Bir şeyler yapmak, bir yere tutunmak istiyorum.”
(Syf 112)