Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kaybettiğimiz dostlarımızın ruhları toprağın içinde dinlenmiyor, onlar yüreğimize gömüldüler ve her zaman onların yanında olmamız için böyle olmasını tanrı istedi.
Sayfa 695
Her insan bu dünyaya Tanrı'nın iradesiyle gelmiştir. Ve Tanrı, insanı öyle yaratmıştır ki, her insan ruhunu öldürebilir de kurtarabilir de. İnsanın hayattaki görevi ruhunu kurtarmaktır; ruhunu kurtarmak için Tanrı'nın buyruklarına göre yaşamak, Tanrı'nın buyruklarına göre yaşamak içinse hayatın bütün eğlencelerinden el çekmek, çalışmak, boyun eğmek, sabretmek ve merhametli olmak gerekir.
Reklam
Hollanda ve İsrail bize şunu gösteriyor; aslında şanslı olmak şanssız olmaktır. Bugün İsrail ve Hollanda tarım arazisi çok iyi olmamasına rağmen dünyanın en iyi tarım ülkeleridir. Tanrı bazı şeyleri eşit dağıtmamış ama herkese aklı eşit dağıtmış.
Kuş uçmaz, kervan geçmez bir yerdesin. Su olsan kimse içmez, Yol olsan kimse geçmez, Elin kadını ne anlar senden? Çıkarsın bir dağ başına, Bir ağaç bulursun Tellersin pullarsın Gelin eylersin. Bir de bulutları görürsün, Köpürmüş gelen bulutları. Başka ne gelir elden? Çın çın ötüyor yüreğimin kökünde şu dünyanın ıssızlığı. Tanrı kimsenin başına vermesin böyle bir yalnızlığı!
Şimdinin tanrıları idolleştirilmiş insanlar haline gelmiştir..
Sayfa 39 - Büyükada yayıncılıkKitabı okuyor
Doğanın gidişatına dair yapılan tüm çıkarımlar nedenseldir ve eğer doğa nedensellik yasalarına tabi değilse tüm bu çıkarımların isabetsiz olması gerekir. Bu durumda kendi kişisel deneyimimiz dışında herhangi bir şey bilemeyiz; doğrusu daha net ifade etmek gerekirse, bellek tamamen nedensellik yasalarına bağlı olduğundan, bu durumda sadece mevcut andaki deneyimimizi bilebiliriz. Diğer insanların varlığına veya hatta kendi geçmişimize dair çıkarımlarda bulunamazsak, Tanrı'yı ya da ilahiyatçıların arzuladığı başka şeyleri ne ölçüde çıkarsayabiliriz ki? Nedensellik ilkesi doğru ya da yanlış olabilir ama onun yanlış olmasını mutluluk verici bir şey olarak gören biri kendi kuramının olası sonuçlarını fark edemiyor demektir. Bu kişi genellikle uygun bulduğu tüm bu nedensellik yasalarının su götürmez yasalar olduğuna inanır; önündeki yemeğin onu besleyeceği, hesaptaki parası fona yatırılmış olduğu sürece bankanın onun çeklerinin karşılığını ödeyeceği gibi şeylerdir bunlar ama öte yandan uygunsuz bulduğu diğer yasaları reddeder. Ancak bu büsbütün bir toyluktur.
Reklam
"Korkunç bir şey bu" dedim, rengim uçmustu;çevredeki insanların benden aşağı kalır yanı yoktu. "Cesaretini yitirme sakın," dedi sık sık söyleşdiğim adam ve manzarayı serinkanlllilla izlemeyi sürdürdü,kendini gerçekten de sırf bir gözlemci diye görür gibiydi."Ne mutsuzluğa kapıl, ne de fazla sevin. Çünkü bu dev anestezi iyilik de, kötülük de bambaşka, öyle dünyanın bulmayı umduğu türden değil." "Nasıl olur canım!" diye bağırdım sözünü keserek. "Her şey yok olup gitmedi mi sanki? Şu ölümlü dünyada insana ya da Tanri'y özgü her şeyimizi yalayıp yatmadı mi, eritip tükenmedi mi bu ateş? Yanmaya gelir her şey atılmadı mi onun içine? Tatil sabah bir köz ve kül yığınından iyi ya da kötü ne olacak ki bize?" "Bir sey kalacagından kuşkun olmasın," dedi ağır başlı dostum. " Yarın sabah ya da ateş her ne vakit sonerse buraya gel bak; şeylerin ortasına atıldığını gördüğün şeyler içinde gerçekten değerli olan ne varsa kullerin arasında bulacaksın. Güven bana, yarının dünyası yeniden zenginleşecek bugünün dünyasının fırlatıp attığı altın ve elmaslarla.Bir doğruluk ne yok olup gider ne de çok altında kalır küllerin;bir yolunu bulup kendini gösterir.
Sayfa 79 - Kırmızı KediKitabı okudu
Zaman geçti, artık kendimi aldatamayacağımı, dipdiri bir kadın olduğumu, bunda benim suçumun olmadığını, Tanrı'nın beni böyle yarattığını, benim için sevmenin ve yaşamanın gerekli olduğunu anladım.
Şair dünyaya tepeden baktığında Tanrı'nın ne gördüğünü ve gördüğünün güzel olduğunu bilmek ister; Tanrı'nın gördüğü şeylerin farklı parçaları arasındaki bağıntıların soyut mantıksal niteliklerini veren formülle tatmin olamaz. Fakat bilimsel düşünce bundan farklıdır. O esasen güç veren düşüncedir, yani amacı bilinçli ve bilinçsiz olarak sahibine güç katmak olan bir düşüncedir. Güç nedensel bir kavramdır ve herhangi bir madde üzerinde güç elde etmek için kişinin yalnızca o maddenin tabi olduğu nedensellik yasalarını anlaması gerekir. Bu temelde soyut bir meseledir ve amacımızı ilgisiz ayrıntılardan ne kadar çok arındırabilirsek, düşüncelerimiz de o kadar güçlenecektir. Benzer bir şey iktisat alanında da örneklenebilir. Çiftliğinin her yerini karış karış bilen bir çiftçi buğdayla ilgili somut bir bilgiye sahiptir ve çok az para kazanır; onun buğdayını taşıyan demiryolu buğdayı daha soyut bir şekilde görür ve daha fazla para kazanır; buğdayı yalnızca borsada değeri inip çıkabilecek bir şey olarak tamamen soyut bir açıdan gören borsa simsarı, kendi çapında fizikçi kadar somut gerçeklikten uzaktır ve iktisadi çerçevede bu konuyla ilgili olan herkes içinde en fazla parayı ve en fazla gücü elde eden kişidir. Bilimde de durum böyledir, gerçi bilimcilerin elde etmeye çalıştığı güç, borsada aranılandan çok daha uzak ve gayrişahsidir.
Tanrı, gerçekte zaman dışı bilgisiyle, tümel bir bilginin sahibidir.
Sayfa 177Kitabı okudu
Reklam
Zira bu dünyada olan insan, dünyaya içkin bir 'ilk neden' veya yaratıcıyı ikame etme teşebbüsünde, yine duyu ve düşünce dünyası arasındaki bağlantıyı kendi aklı ve bu aklın en yetkin hali olan, Tann aklı sayesinde kurmayı hedeflemiştir. İnsanın bizzat kendi aklı- nın, tabiattaki aklın bir parçası olduğunu düşünmesi ve bu yolla tabiatı anlayabileceği fikri zımnen Tanrı'yı bilmenin de yollarını ima etmiştir.
Sayfa 175Kitabı okudu
Göklerde bir Tanrı var, biz babalar istemesek bile, öcümüzü alır o.
Sayfa 288 - KarıncaKitabı okudu
Varlık düşüncesini merkeze aldığımızda Ortaçağ'a odaklanmamız zorunlu gibi gözükse de, gerçekte onun geri planında ise Grek düşüncesi vardır. Platon ve Aristoteles'in 'İyi Fikri' ve 'Hareket etmeyen hareket ettirici düşüncesi ise, Varlık anlayışının eşgalini oluşturmaktaydı. Modern düşünce, bir yandan 'ilk neden', öte yandan da 'Varlık' fikrini bir araya getirirken, bu birleştirme işinde. Ortaçağ'ın iman ilkesini merkeze almasının aksine, aklı öne çıkardı. Dolayısıyla da, Varlık'ın 'ilk neden' oluşunu değil, 'ilk neden'in Varlık oluşunu izah etmeye çalıştı. Bir başka deyişle, 'düşündüğü için varolduğu' sonucuna ulaştı. Aynı şekilde Tanrı'nın Varlık oluşunu da, düşünen düşünce olmasına bağladı. Bu, aklın bütünüyle dinden ve teolojiden özgürleşmesi anlamına geliyordu.
Sayfa 172Kitabı okudu
Cesaret , korkunun yokluğu değil , korkuya direnmek , ona galip gelmektir .
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.