"Daha iyi misin?" diye sorarken tavrı belki çok sıcak değildi ama benim bakışlarım o kadar mesafeliydi ki kötünün iyisi olarak kalmıştı.Başımı salladım hafifçe.
Elindeki kupayı bana uzattı.
"Al," dediğinde kısa bir an yüzüne bakıtm. "Bitki çayı tarçın kokuyor ama çeşidine bakmadım yaparken. lyi gelir midene.
Tarçınlı karanfilli çaydı.
O koca çekmecede fazla çeşit arasında en
sevdiğimdi....
İslâm'a arabamıza baktığımız kadar bile baktığımız yok. Onu sadece yemeğimizin üzerindeki biber gibi, tarçın gibi tuz gibi, ağzımızın tadı daha iyi olsun diye tutuyoruz.
Kendimize göre bir yaşayış yolu tutturmuşuz.
Müslüman olmasak içimiz rahat etmeyecek, vicdanımız bizi içerden dürtecek, rahatsız edecek. Onun için birazcık da müslümanız. Ama aslında yirminci yüzyılın dünyaya tapan, maddeye tapan insanlarıyız.
Şanssız mıydık? haksızlık olur şimdi
Düşünsene nasıl geçmiştik hızla
Birleşen iki güvercinin arasından
Hiç dokunmaksızın onlara
Bende tarçın sende ihlamur kokusu
Az mı dolandık Başkentin sokaklarında
Ama işte şölenin kaçınılmaz acısı
Bizim payımıza düştü sonunda
Aşkımız şimdi görklü bir hayatın
Yabancaya berbat bir çevirisi
Sen metinde üç beş satır atladın
Ben geçmiş zamanda dondurdum fiilleri
Sen ki özenle katlanmış bir mendil gibiydin
Düşünür müsün zaman zaman acaba
Nelerle ödedik şu mevsimi
Ve gün nasıl vuruyor topuklarımıza
Şanssızım diyemem ben kendi payıma
Oluyor böyle şeyler ara sıra
Sözgelimi okul kitaplarına girmez şiirim
Bütün çocuklar anlar da
Bende tarçın sende ıhlamur kokusu
Yürürüz başkentin sokaklarında
Bir nehir şu tutuk konuşan cumartesi
Üstünde iki yonga: Çarşamba, bir de cuma
Ayrılık lâfları etme sevgilim
Önümüz Temmuz önümüz Ağustos nasıl olsa