Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Sığınağın içindeki Adolf Hitler, sonuna kadar ümidini yitirmemiştir. O, Alman zaferine inanmaya devam ederken, Ruslar Berlin’i çepeçevre kuşatıyorlardı. Sovyet askerleri başkentin dörtte üçünü işgal ettikleri anlarda, Hitler hâlâ Wenck’i imdada çağırıyordu. Wenck gelecek, düşmanı kendi ülkesine kadar kovalayacaktı. Ortada yalnız Adolf Hitler’in
İsa'nın Mezarı
Hicaz hurması gibi Filistin zeytini de ancak para ile satın alınabilir. Şakağa yapışmış yağlı saç parçasını bükerek can çekişen Kudüs hacıları, yağlı hırkalarının çürümüş pamuğunu didikleyen Medine hacılarından daha bahtiyar değildirler. İsa'nın açları da Muhammed'in açları kadar ve onlar gibi sürünmek kaderlisidirler. Yalnız kudüs'te dilencinin çerçevesi ihtişamlıdır: Medine, dini mallaştırmış ve maddeleştirmiş bir Asya pazarı idi. Kudüs dini oyunlaştırmış bir garp tiyatrosudur.
Sayfa 66 - Pozitif yayınları/2004
Reklam
Bir Suvare
Fakat Cemal Paşa için artık herkesin bildiği büyük rütbe ve nüfuzdan başka, masallaşmış hükümler bile vardı. Suriye'de derlerdi ki, eğer Cemal Paşa birisiyle görüştüğü zaman burnunu kaşırsa sürgün düşünüyor, sakalını kaşırsa affedip affetmemeyi düşünüyor, demektir. Yalnız bıyık burmasından korkunuz o zaman bu görüşmenin ölüme kadar yolu vardır
Sayfa 55 - Pozitif yayınları/2004
72 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
19 saatte okudu
Merhaba. Ayın ilk kitap yorumu ile geldim. Geçen ay Sevim Burak'ın Yanık Saraylar öykü kitabını okumuştum. Yazarın üslubunu beğenince her ay bir Sevim Burak eseri okuyacağım gibi görünüyor. Yine pdf okumayı tercih ettim. Kitabı ilginç kılan ilk özelliği Yanık Saraylar kitabındaki "Ay Ya Rab Yehova" isimli öykü kitabını, bu eserde
Sahibinin Sesi
Sahibinin SesiSevim Burak · Yapı Kredi Yayınları · 2020196 okunma
Arap Saçı
4.Ordu Suriye'de iken, Havran dürzileri bize hemen hiç isyan etmediler. Niçin, bilir misiniz? Bütün Havran kabile kabile parçalanmıştı. Şeyhler Kendi öz kardeşleriyle dahi dost değildiler. Havran şeyhlerini yalnız bir menfaat birleştirebilir: vergi, hele ağnam (küçükbaş hayvan) vergisi! Tahsildar havran'a gittiği zaman, bütün dürziler birliktirler, tahsildar döndüğü vakit, yine bin parçadırlar. Biz harp devam ettiği kadar hiç vergi almadık; bilakis havranı altın ve nişana boğduk. Halep'ten Aden'e kadar süren o koca memlekette bir Arap meselesi vardı zannetmeyiniz. Arap meselesi denen şey Türk düşmanlığı hissi idi. Bu hissi ortadan kaldırınız. Suriye ve Arabistan meselesi, Arap saçına döner, karmakarışıklığın içinden çıkamazsınız. Müslüman araplar arasında bir Arap halifeliği hükümeti peşinde olanlar vardı. Hristiyanlar ise, daha fazla Türk düşmanı iken, en iyi idare Osmanlı idaresi olduğu fikrinde idiler. Çünkü kendilerini imtiyazlandıran Osmanlı idaresi kalkarsa, Müslüman Arapların baskısı tehlikesi vardır. Sonra yabancı bir idare iktisat, memleketin bütün kazanç kaynaklarına musallat olur. Türkler ise piyasa ve pazarda yerlilerin rakipleri değildirler. İşte bir Fransız vesikası:"... Maruni patriyi de bilir ki eğer Fransızlar, gelecek olurlarsa, haksız imtiyazları elinden alacaktır. Patrinin arzusu Fransız himayesinde, fakat Osmanlı idaresinde yaşamaktır"
Sayfa 45 - Pozitif yayınları/2004
"Tarih Kadar Yalnız, bazen en kalabalık ortamlarda bile kendinizi yalnız hissettiğiniz olur. Bütün evrende sizin varlığınızdan haberdar olan tek kişi yine sizmişsiniz gibi. Bu, yalnızlığa giden yolun her bir taşını kendinizin ördüğü anlamından ise..." Okumayı sessizce sürdürdü bir müddet daha.
Sayfa 128Kitabı okudu
Reklam
Sakarya savaşı...
Bir defa İsmet Paşa'yı telefonla arayan Yusuf İzzet Paşa, Mustafa Kemal'le görüşmek istediğini söyler. Telefonu Mustafa Kemal'e verirler: Beni aramışsınız, buyurun. Gizli emirlerinizi bildirmediniz. Yani geri çekilme lâzım geldiği vakit istikametimiz ne olacaktır? Pek kızan Mustafa Kemal, daha savaşa girmeden kaçmayı düşünen bu komutana: Paşa Paşa gizli emrim, senin kemiklerinin orada gömülmesidir, der. "Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır," emrini Yusuf İzzet Paşa'nın kendisi ile bu görüşmesinden sonra vermiştir. Savaş sırasında düşman hatlarımızda tehlikeli bir gedik açmış, genişletiyordu. Bu gedik hemen kapatılmalı, düşman süngü hücumu ile geri çevrilmeli idi. İhtiyat kuvvetlerinin hemen oraya gönderilmesini istedi. İhtiyat kuvvetimiz kalmadığı cevabını verdiler. Yalnız Giresunlu Osman Ağa'nın çetesi vardı. Onların da süngüleri yoktu. "Süngüleri yoksa bellerinde bıçakları vardır, düşman üzerine atılacaklar, onu eski yerine kovacaklardır," dedi. Bu kahraman çocuklar eğri bıçakları ile Yunanlıları eski yerlerine kadar sürmüşlerdir.
Sayfa 346 - Pozitif
Bizim İmparatorluk
Biz kudüs'te kirada oturuyoruz. Halep'ten bu tarafa geçmeyen şey, yalnız Türk kağıdı değil, ne Türkçe ne de Türk geçiyor. Floransa ne kadar bizden değilse, Kudüs de o kadar bizim değildi. Sokaklarda turistler gibi dolaşıyoruz.
Sayfa 42 - Pozitif yayınları/2004
Öner ve Yücel Davası: 31 Mart 1947'de Atsız, Zeki Velidî ve arkadaşlarının beraatıyla sonuçlanan Irkçılık-Turancılık Davası'nın yankıları 1947 yılında başlayan Öner ve Yücel Davası ile devam etmiştir. Dava, 29 Ocak 1947'de İçişleri Bakanı Şükrü Sökmensüer'in TBMM'deki bir konuşması ve Fevzi Çakmak'ın 05 Şubat
Önsöz
Bizden Belgrad'ı aldıkları zaman, düşman delegeleri Niş kasabasını da istemişlerdi. Osmanlı delegesi ayağa kalkarak: - Ne hacet, dedi, İstanbul'u da size verelim. Babalarımız için Niş, İstanbul'a o kadar yakındı. Biz eğer Vardar'ı, Trablus'u, Girid'i ve Medine'yi bırakırsak, Türk milleti yaşıyamaz sanıyorduk. Çocuklarımızın Avrupa'sı Marmara ve Meriç'te bitiyor. Batış ve kurtuluş gibi, bir milletin tarihinde ikisi tek yüzyıl içine pek az defa sığmış olan ve yalnız biri milli tarihin bir büyük faslı olan iki hadiseyi dört, beş yıl içinde görüp geçirmiş, en büyük acıyı ve en büyük milli sevinci tatmış olanların hikayeleri okunmağa değer.
Sayfa 10 - Pozitif yayınları
Reklam
Dedim ki. ben her zaman söylerim, burada da bu vesileyle arz edeyim, benim elime büyük yetki ve kudret geçerse, ben sosyal hayatımızda arzu edilen inkılabı bir anda bir "Coup"* ile tatbik edeceğimi zannederim. Zira, ben, bazıları gibi halkın anlayışını. önde gelenlerin anlayışlarını yavaş yavaş benim anlayışım ölçüsünde düşünme ve
Sayfa 188 - Karlsbad’da Geçen Günlerim (30 Haziran 1918-28 Temmuz 1918) - 6 Temmuz 1918, Cumartesi - *Coup: Darbe. (Y.N.)Kitabı okudu
Bir gün sonra Gençlik ve Spor Bayramı'dır. Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, bayram konuşmasının bir bölümünü ırkçılık-Turancılık konusuna ayırır: "Turancılar, Türk Milletini bütün komşularıyla onulmaz bir surette derhal düşman yapmak için birebir tılsımı bulmuşlardır. Bu kadar şuursuz ve vicdansız fesatçıların tezvirlerine Türk Milletinin
• 5. Bölüm - ATATÜRK İTTİHATÇILIĞA KARŞIYDI YALANI! (!)
- Bu konu her ne kadar diğer Bölümler kadar önem taşımasa da buraya da değinmek istiyorum. Mustafa Kemal, bir dönem diğer cemiyet üyeleri gibi özel bir yemin töreni ile "İttihat Ve Terrakki" cemiyetine katıldı. MUSTAFA KEMAL, örgütten kısa bir süre sonra soğuyacak ve kendi Cemiyeti olan "Vatan ve Hürriyet Cemiyetini"
Sivas'a gitmek için yalnız murahhasları tayin etmiş bulunmak kafi değildi. Üç şey lazımdı : 1) Nakliye vasıtası, 2) Paşanın karargahını nakil, 3) Delegelerin ve sivil karargahın yol ve iaşe masraflarını karşılayacak para. Bunun ikisi kolaydı. Zor olanı üçüncüsü idi. Yani, para. Erzurum'a geldiği zaman Paşa'nın sekiz yüz lira kadar birikmiş parası vardı. Bizlerin de beş on kuruşumuz. Fakat meşhur şark sözüdür : - Bu ısıya kar mı dayanır?
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.