“Yemekler hem yavan hem de kıttı; içinde ne et namına bir şey vardı ne de bayat ekmeklerini banabilecekleri et suyu. Yine de dostlarıyla yarenlik etmek, insanlarda keyif kıvılcımı oluşturuyor, taş gibi yemeklerine şifa katıyordu. Bu berbat günden nasiplerini alan anne babalar, usul usul çelimsiz çocuklarıyla oynuyor, aşıklarsa, şu içinde bulundukları dünyanın haline rağmen sevişmeye ve umut etmeye devam ediyorlardı.”