Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Tasavvufun gâyesi, kötü ahlâk ve maddi mânevi düşük vasıflardan arınmak; iyi ahlâk ve üstün vasıflarla donanmaktır.
Kurandaki tanrı tasavvuru (Allah c.c), kuranın nazil olduğu coğrafyadaki muhatabın idrâkine göre biçimlenmiştir. Kuranda bazı pasajlarda gördüğümüz antropomorfik(insan merkezli) tanrı tasavvurunun bu şekilde belirtilmiş olması, ilahi hitabın muhatabına kendisini açması, onların gönlüne işleme yoluyla politik olarak aktifleştirme (iyiye ve doğruya kılavuzlama) misyonunun bir sonucu gibi görünmektedir. Yalnız bu, bazı kendini bilmezlerin iddia ettiği üzere "tanrının muhatabını kandırdığı iddiasına" yahut "hazreti peygamberin kasten tanrıyı insanlara yanlış tanıttığı" anlamına gelmemelidir. Nitekim vahyin içerisinde zaman zaman bu antropomorfik tasavvurun dışına çıkıldığı da görülmektedir. Şüphesiz ilâhi hitabın en önemli gâyelerinden biri, insanları iyiye ve güzele klavuzlamak, sosyal nizamı ve adaleti sağlamaktır. Bunun için de inzal olduğu bağlamın antropolojik kimliğine kendini indirgemesi gerekir. Herkes bilir ki tanrı, Mekke'deki/Medine'deki topluma sadece ve sadece spinoza'nın yahut tasavvufun tanımladığı gibi tanıtılsaydı, hiç kimse tarafından kabul görmeyecek; bunun sonucunda dinin sosyal nizam gâyesi en başından başarısızlığa ulaşmış olacaktı. Öte yandan insanlığın tarihsel gelişim çerçevesinde bugün edindiği kollektif bilinç tanrıyı o dönemkinin tam aksine gökte değil, zihinde ve gönülde varsaymaya eğilimli gibi görünmektedir. Bu da hiç şüphesiz hanefi'nin dediği gibi kuran'ın nazil olduğu bağlamla aramızda bulunan antropolojik, sosyolojik, psikolojik farklılıklardan(kimilerine göre uçurumlardan) kaynaklanmaktadır.
Reklam
Müslümanlık; ince insanlıktır, tasavvuf ise; ince Müslümanlık. Samimi, şeksiz, şüphesiz... Tasavvufun gayesi iki... İbadetlerden zevk alma, Ve imanın vicdanileşmesi... Ben de namaz kılıyorum, sen de... Ben süreta kılıyorum, hesaptan kurtulayım. Sen ise zevk alıyorsun, hem de doyamıyorsun secdeye rükûya. Aradaki farka bak!
İyi Müslümanlık
Müslümanlık; ince insanlıktır, tasavvuf ise; ince Müslümanlık. Samimî, şeksiz, şüphesiz... Tasavvufun gayesi iki... Sadece iki: İbadetlerden zevi alma, Ve imanın vicdanileşmesi..
Tasavvuf bir gönül terbiyesidir. Gönülde insanda bulunduğu için Tasavvufun konusu insandır. Gayesi onu kalben ve ahlaken olgunlastirmak ve kemal derecesine ulaştırmaktır.
Tasavvufun gayesi en üstün Peygamber'in ahlakını kazanmak ve Ilahi Ahlak ile sifatlanmak ve Şerri amelleri kolaylık ve rahatlıkla ifa etmektir.
Reklam
96 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Kitap, tasavvufa dayalı şiir ve yazılar içeriyor. Ben de şahsen çok severim tasavvufu. Yaratıcıya olan kulluk şuurunu ortaya koyar tasavvuf.Tasavvufun gayesi Rabbimizin sözünün idrak edilip, yaşam kaynağımız olmasıdır. Tasavvufu ele alıp Mevlana'dan bahsetmemek olmazdı.. ona da ikinci bölümde çokca yer verilmiş.
Elif'ten Vav'a Mevla'dan Aşk'a
Elif'ten Vav'a Mevla'dan Aşk'aKolektif · Uyanış Yayınevi · 201815 okunma
İbn Haldun'a göre, "şeriat yolu= umuma ait bir yol; mücahede (cehd kelimesi ile aynı kök)= hususi bir yol Tasavvufun erken döneminin temsilcileri, zahidane bir hayat yaşayarak necata ermeye çalışırken, tanrısal olanı bu dünyada deneyimlemenin mümkün olduğuna inanarak mükâşefe deneyimine talip oldukları için benim “kâşif Sufi” dediğim mutasavvıflar ise İbn Haldun’un (ö. 1406) deyişi ile “keşif ve müşâhede mücâhedesine” girişmişti: "Şeriat yolu hemen hemen bütün mükelleflerin ölümden sonra necat ve saadeti tahsil etmeleri için açılmış umuma ait bir yoldur. Bu mücâhede ise, ölümden sonra hâsıl olan bir keşif nev’ini (rûyet) ölümden önce elde etmek suretiyle en büyük saadetin tohumlarını ele geçirmek gâyesi ile himmet sahipleri için açılmış husûsî bir yoldur." [İbn Haldun, Tasavvufun Mahiyeti: Şifâu’s-Sâil, çev., haz. Süleyman Uludağ (İstanbul: Dergâh, 1977), s. 176, 177.]
Tasavvufun gayesi kısaca, en üstün Peygamber'in ahlakını kazanmak ve ilahi ahlak ile sıfatlanmak ve şer'i amelleri kolaylık ve rahatlıkla ifa etmektir.
İslam Şuuru'nun Kuralları
. Kelime-i tevhid, birinci kısmında hakiki olmayan görüntüden (lâ ilahe/ilâh yoktur, ilâhî nitelik taşıyan hiçbir sey yoktur), hakiki olanı (illa Allah/ancak Allah vardır) ayırırken, ikinci kısmında (Muhammed Allah'ın elçisidir) ise, tabiatta ve tarihte yer alan her seyi menşei ve gayesi bakımından Allah'a bağlar. Zaten her şey Yüce Allah'ın bir mesajı ve bir "ayeti/işareti"dir. Namaz, her türlü kendi kendine yeterliğin (müstağniliğin), yani sadece insanın iktidarı ve sadece insanın bilgisiyle sınırlı kalma şeklindeki her türlü iddianın aksine, Allah'a bağımlı oluşun bilincine eriștir. İnsanın kendi geçmişinde zaten mevcut olan manevi enerjilerin basit bir ürünü ve de basit bir sonucu olmayan bir hâlin coşup taşmasının beklenmesidir. Oruç, insanın nefsini hayvanî arzuların baskısından kurtarma azmini güçlendirir. Zekât, ekonomik hayatı ruhî hayatla, sosyal yardımlaşmayı imanla bütünleştirir. Zekât kelimesinin etimolojik kökeninde temizleme, arındırma fikri vardır. Zekât servetin temizlenmesi, arındırılmasıdır? Hac, nefsin iradesine boyun eğişten Allah'ın mutlak hürriyetine doğru, tasavvufun merhalelerinden geçerek yol alışı sembolize eder. Hac, aynı zamanda Mirac mekânının, Hz. Peygamber'in göge yükselişinin bir aktarımı, her şeyin imkân dâhiline girdiği Kadir gecesinin bir yansımasıdır. O gecede (Kadir gecesinde) sondan önceki hakikat gösterilmiş (vahyedilmiş)tir, zira Allah kendisini değil, sadece Kelâmını açığa vurur (vahyeder).
176 öğeden 111 ile 120 arasındakiler gösteriliyor.