“O andaki hislerimi, bilhassa aradan bu kadar seneler geçtikten sonra, anlatmama imkan yok. Yalnız orada, kürk mantolu bir kadın portresinin önünde, mıhlanmış gibi durduğumu hatırlıyorum. Resimleri seyredip geçenler, vücutlarıyla beni sağa sola itiyorlar, fakat ben olduğum yerden ayrılamıyordum. Bu portrede ne vardı?.. Bunu izah edemeyeceğimi biliyorum; yalnız, o zamana kadar hiçbir kadında görmediğim garip, biraz vahşi, biraz mağrur ve çok kuvvetli bir ifade vardı. Bu çehreyi veya benzerini hiçbir yerde, hiçbir zaman görmediğimi ilk andan itibaren bilmeme rağmen, onunla aramızda bir tanışıklık varmış gibi bir hisse kapıldım. Bu soluk yüz, bu siyah kaşlar ve onların altındaki siyah gözler; bu koyu kumral saçlar ve asıl, masumluk ile iradeyi, sonsuz bir melal ile kuvvetli bir şahsiyeti birleştiren bu ifade, bana asla yabancı olamazdı. Ben bu kadını yedi yaşımdan beri okuduğum kitaplardan, beş yaşımdan beri kurduğum hayal dünyalarından tanıyordum. Onda Halit Ziya’nın Nihal’inden, Vecihi Bey’in Mehcure’sinden, Şövalye Büridan’ın sevgilisinden ve tarih kitaplarında okuduğum Kleopatra’dan, hatta mevlit dinlerken tasavvur ettiğim, Muhammed’in annesi Amine Hatun’dan birer parça vardı. O benim hayalimdeki bütün kadınların bir terkibi, bir imtizacıydı.”
"Sabah, akşam, gece, ne zaman sırasına getirebilirseniz, yarım saat, bir çeyrek, ne kadar vakit ayırabilirseniz, kendi içinize çekilin, o gün yaptığınız işleri gözünüzün önünden geçirin, düşüncelerinizin tartısından geçirin, ne ettiğinizi, ne işlediğinizi, her gün bir defa kendi kendinize yoklayın, şuurunuzdan alacağınız cevapların ne kadar faydalı olacağım tasavvur edemezsiniz"
Sayfa 293Kitabı okudu
Reklam
Yavru kurt bir insan gibi düşünseydi, hayatı doymak bilmez bir iştah, dünyayı da sayısız iştahlının kol gezdiği, birbirlerini kovaladığı, avladığı ve avlandığı, yediği ve yendiği, şiddet ve karmaşa dolu tam bir oburluk ve katliam kaosu içindeki, tesadüflerle yönetilen, acımasız, plansız, sonu olmayan bir yer olarak tasavvur edebilirdi.
İsmet İnönü gözünden Çanakkale'deki ATATÜRK;
" ...Çanakkale'ye müttefiklerin asker çıkarmasının hemen ilk gününden itibaren, Atatürk bir yıldız olarak parlamaya başlamış ve her gün biraz daha dikkati çeker hale gelmiştir. Burada Atatürk, kumandanlık imtihanını, tasavvur olunabilecek en büyük güçlükler içinde, her gün yeni bir başarıyla yürütür bir yola girmiştir. Çanakkale'ye ilk günden itibaren üzerinde toplanmış olan şerefler ve ümitler, Atatürk'ü dokunulmaz hale getirmiştir. "
Terazinin bir kefesine dünyanın bütün sefaletini, ötekine de dünyadaki bütün suçları koysaydık, ibre kesinlikle onların eşit ağırlıkta olduğunu gösterirdi.
Ne imiş o? Sen Prens Sabahattin Bey taraftarı imişsin; ben Ahmet Rıza Bey taraftarı imişim. A efendim, aramızda hiç de vatan, millet taraftarı yok mu? Her gün vatan, millet diye hant hant ötersiniz, vatan, millet yolundaki fedakârlığınızı, feragatinizi ne zaman göstereceksiniz? Şimdiden yer kavgası. Günün birinde bunlar bir de iş başına gelirlerse tasavvur edin artık siz bir kere curcunayı.
Sayfa 84 - İletişim Yayınları, 17. Baskı - 2020 İstanbulKitabı okudu
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.