Uzmanlar algılarımızın yönetilmesinde sanıldığının aksine medyadan daha etkilidir. Medya sadece taşıyıcılık yapar. Gerçekte, inanç ve tutumlarımızı değiştiren uzmanlardır.
ben ençok seni götürdüm giderken aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları yardan düşmüştüm yaralarım yardan armağandı ben sevmeyi beceremedim belki de sevilmeyi benim sevmeye engel evcil acılarım vardı
Reklam
Türklerde oturma
Keskin gözlemleriyle ünlü gezgin Pritchette göre, eski Istanbul sokaklarına bakıldığında Türkler, taşıyıcılar (hamallar) ve oturanlar diye ikiye ayrılıyor. Gezginin "Yüzüyle oturan Türk- Oturan yüzlü Türk adlı tarifi efsanedir. "Kimse Türkler gibi, güzel, rahat, yayılıp gevşemiş olarak, ilik ve kemiğiyle, ruhu ve bedeniyle oturamaz; otursa da, keyfini çıkaramaz. Oturmak, Türk insanının özgün niteliğidir. Bedeninin her hücresi, yüzünün çizgileriyle oturur. Sanki hiç kalkmamış ya da kalkmayacakmış gibi. Bu sanatı, Topkapı Sarayındaki sultanlardan öğrenmiştir sanki. Başkalarını, evine, ofisine, odasına, okuluna, kahvesine, bahçesine oturmaya çağrır. Gelmeyene gücenir. Oturmayan konuğun ziyaretini saymaz. Oturanlar da birbirlerini oturmaya davet ederler. Resmi toplantılara oturum' derler. Oturumlara ad ve sayı verirler. En ciddi konuşmalar bir köşeye çekilip oturarak yapılır. Üç-beş hal hatırdan sonra, oturanlar genizlerini temizler, derin bir sessizliğe gömülür, oturmaya devam ederler!" Orta Asyanın bozkırlarında son derece çevik ve atik bir göçebe topluluk olan bizler, Anadolu'ya gelip "yerleşik hayat"a geçince, ataletli hayat da içimize yerleşmeye başlamış görünüyor!
Genlere hükmedemiyorsak, doğruyu yanlışı düşünmek zorundayız daima
... “Tarih kitaplarını okumayı ben de severim. Tarih kitapları, bizim eskiden de şimdi de aynı olduğumuzu öğretir. Giyim kuşamımızda ve yaşam tarzımızda bazı farklılıklar olsa bile düşüncelerimiz ve yaptıklarımız pek değişmez. İnsan nihayetinde, genler açısından yalnızca taşıyıcıdır ve gelip geçicidir. Onlar bizi yarış atı gibi dörtnala sürerek üstümüzden geçer, kuşaktan kuşağa yollarına devam ederler. Üstelik genler, neyin iyi neyin kötü olduğunu düşünmezler. Biz mutlu da olsak, mutsuz da, onların umurunda değildir. Araç olmaktan öteye geçmeyiz ne de olsa. Onların tek derdi, neyin işlerine daha fazla yarayacağıdır.” “Buna rağmen, biz neyin iyi neyin kötü olduğunu düşünmek zorundayız. Yanlış mı?” ...
kim daha çok yalan söndürdü çay bardaklarında hangisi talandı demli öpücüklerin ve buğularda yitirilen kimin adıydı bir aşktan diğerine kaç saatte gidiliyordu soyulur muydu kabuğu hayatın yoksa bütün vitamini kabuğunda mıydı? yağmur şehre bir yağdı ben ağladım ben giderken en çok seni götürdüm aklımın nakliyesiydi asıl yoran taşıyıcıları yardan düşmüştüm yaralarım yardan armağandı kutsal kitabımdı ziyan edilmiş sevgililer atlası ben sevmeyi beceremedim belki de sevilmeyi benim sevmeye engel evcil acılarım vardı... ben yağmur ağladım bir şehre yağdı ben şehre ağladım bir yağmur yağdı ben bir ağladım şehre yağmur yağdı ben... yağmur... ağladım...
“Kendi kişiliğini yitiren, başka kültürlerin taşıyıcıları olanlar boş kovan olurlar; insan değil başka bir yaratığa dönüşürler.”
Yapı kredi yayınları
Reklam
1.000 öğeden 231 ile 240 arasındakiler gösteriliyor.