Hepimizin tatil modundan çıkıp iş ve okul hayatına geriye döndüğümüz bugünlerde sevgili kitap dostlarımızın okumalarının da hızla arttığı bir dönem olmaktadır. Bu etkinlikte de postumuzun altına kitap dostlarımızın kendi cümleleri ile yazdıkları yazı ve şiirlerin içerisinden 4 okur kardeşimize 5’er tane kitap hediye edilecektir.
29 Eylül akşam
Baştan söyleyeyim yine bu bir kitap incelemesi değil.
Sadece kitabı okurken hissettiklerim, yaşadığım tecrübeler...
Şımarık büyüyen bir kızın, şark görevinde nasıl idealist öğretmen olduğunun hikayesi..
Kan davası yüzünden dersime gelemeyen 9 öğrencimi düşündüm ağlayarak, yıl 2019 du.
8.sınıfta okuldan zorla ağlayarak -evlendirilmek üzere-
"Herkes kendi hayat yolunda acılar çekip iyileşir."
İyileşir mi sahiden?
Her acının bir sonu var mı?
Ölüme gözü açık giden o kadar insan varken "iyileşmek" sözcüğüne ne kadar doğru diyebiliriz? Bazen iyileşemiyorsun. Alışmak da değil... Düpedüz yitirmek...
Yitirmek.
"Yakın birini ölüm sonucu kaybetmek."
Eser
Köyde yaşamayanlar, her köyü tatil köyü zannediyorlar. Yılda 2 gün köye gidip köy hayatını yüceltiyorlar. Madem çok güzel. Sürekli yaşasana? Alın 10 tane inek. Onların pisliklerini temizleyin, sütlerini sağın, kışın Allah'ın her günü soba yakmakla uğraşın, en ufak bir ihtiyacınız için bile onlarca kilometre yol çekip şehre gidin.. Sonra gelin köy edebiyatı yapın.. Öyle yılda iki gün köye gidip, köy yumurtası yemeye benzemez köyde yaşamak. Bir köy tanıdım. Bütün kızlar okuyor, köyden kurtulabilmek için. Hepsi doktor, avukat, mühendis, mimar, öğretmen olmuşlar. Okumayanlar da şehirden biri ile evlenip kaçıyorlar köyden. Köyün erkekleri bekar kalmışlar. Köy kızı köyde kalmak istemiyor, şehir kızı da köye gelmek istemiyor..
-Spoiler İçermez-
Öğretmen ve öğrencilerin mutlaka okuması gereken kitaptan merhabalar.
Hani okul kapanır kapanmaz başlayan Kur'an kursları vardı ya, hani ailelerimiz zorla gönderirdi bazılarımızı, hani 9 ay boyunca okula gittikten sonra dinlenmek ve tatil yapmak için bize ayrılan 3 ayı da böyle harcardık ya, işte o kasvetli günlerimi
Onu bu kadar sevme nedenlerimden biri de buydu. Kardeştik, doğal olarak yıllardır defalarca kavga etmiş olsak da, birbirimize bağırıp çağırsak da nihayetinde aynı takımdaydık. · ⋆
Fransa’da 1 Mayıs üstüne ilk “kan” , zamanımızdan 118 yıl önce küçük sanayi kenti Fourmies’de damladı.
Bölgede çok eski zamanlardan kalma bir 1 Mayıs geleneği vardı ve genç nişanlıların yüzyıllardan beri birbirlerine çiçekli akdiken dalı verdikleri bu özel gün, 1889 yılından itibaren “işçi bayramı” olarak kutlanıyordu. Ama tatil değil iş günüydü ve on üç, on dört yaşındaki çocuklar da “deneyimli” işçi sayılıyorlar, tekstil atölyelerinde her gün on iki saat bir lokma ekmek parası karşılığında çalıştırılıyorlardı.
Dokuma atölyelerinin önünde jandarmayla hafif bir dalaş yaşandı ve birkaç işçi tutuklandı. Öğleden sonra grevciler, tutuklanan yoldaşlarını kurtarmak üzere hapsedildikleri belediye binasının önünde toplandılar.
9 kişi öldü, 33 kişi yaralandı. Aralarında, otuz yaşını aşkın sadece bir işçi vardı. Diğerleri, dokuma atölyelerinde çalışan işçi çocuklardı...
Ölülerden biri, Maria Blondeau adlı bir genç kız, ellerinin arasında kanlı bir “akdiken” dalı tutuyordu. Nişanlısı, henüz o sabah vermişti kendisine sevgililerin simgesi bu çiçekli dalı. Mayısın birinci günü insanlar, tüm Fransa ve özellikle Paris sokaklarında, yakınlarına mutlaka ve çoğu kez yabancılara da birer sap müge çiçeği armağan ederler. Müge çiçeğiyle 1 Mayıs, o zaman bu zamandır birbirinden ayrılmaz, birlikte anılırlar. Hala, nisan ayının son haftası dışında müge satılmaz Paris sokaklarında… ! 1 Mayis İşçi Bayramının aşk çiçeği müge ile birlikte kutlandigi tek ülke Fransa, özellikle Paris’tir...
Önyargı sorunu. Kimsenin ciddiye almadığı ama toplumu ciddi anlamda etkileyen bir sorun. İnsanlarda sürekli fark ettiniz mi bilmem bu yaklaşım var. Doğulu ise şöyledir, İzmirli ise böyledir, o köyden adam mı çıkar, bu adamda şu özellik var düzelmez, kısa boyludan korkacaksın, şu meslekten kimse ile evlenme sakın aldatır, Kadın çok kazanırsa
O geceyi anlatmaya çalışmak ne kadar doğru bilmiyorum, ya da ne kadar kendimi ifade ederim onu da bilmiyorum. Bazı acılara sözler anlam yüklemiyor, tesirsiz kalıyor. 2022'de Haziran ayında öğleleyin yatak alttan üstte doğru sıçradı tabi bu durum bana normal gelmedi. Herkesin dilinde bi maraş depremi vardı zaten, hep ne zaman olacak
-Spoiler İçermez-
Evli ve çocuklu bir kadınla bekar ve flörtöz bir baronun tatil için gittikleri otelde yaptıkları kaçamağı anlatacak gibi başlayıp, önlerine çıkan engelin, çocuk Edgar'ın iç dünyasının anlatıldığı Stefan Zweig kitabından merhabalar. Nasılsınız?
Edgar, 12 yaşında, hasta ve iletişime muhtaç bir çocuk. Öyle ki, kendisiyle
"Polisi mi arayacaksın, bücür? Buyur, ara. Burada olduğumu biliyorlar."
"Bücür mü? Seni temin ederim ki, işyerimdeki en uzun kişi benim."
"O zaman ya yalnız çalışıyorsun ya da anaokulu öğretmenisin."
16 yıl boyunca bir kitabın ilk cümlesini beklemek..... Bu geçen yılların ardından, direksiyon başında aniden bir aydınlanma yaşar Gabriel Garcia Marguoez (namı diğer Gaba ). Artık o büyük eserin yazılma vakti gelmiştir. Tatil yolundan dönen Marguoez kendini, masa başında buluverir. Odasına girerken eşine söyledikleri şunlardan ibarettir.
Bayram 🙂🍒
📍Çocuklar için cepleri şekerle doldurmak 🍭🧒
📍Dedeler için öpülen yanaklar 🧓🎈
📍Anneanneler için bir "eline sağlık" 🧓🧶
📍Çok çalışanlar için biraz tatil🧳
📍Arkadaşlar için kahve bahane ☕
📍Uzakta olanlar için hasretle bir "alo" ☎️
📍Yalnız yaşayanlar için bir komşu zili🔔
📍Kalabalıktan bunalanlar için şehrin keyfine varmak🚉
📍"Ah nerelerdesin sen? " demek yerine "ne iyi yaptın da aradın" demenin güzelliği🌹
👉Bayram en çok paylaşmak 💛
👉Çok çok mutluluk 😁🎉
#dergi #bayram şekeri #bayramınız kutlu olsun