Sessiz Ev'i okuduktan sonra Veba Gecelerini okumak için içimde oluşan beklenti ve istek hayli yüksekti, Sessiz Ev romanındaki tarihçi karakterinin Veba'yı araştırması, çok derinine inmemiş dahi olsa romanda konu edilmesi ve Veba Geceleri'nin kitapta geçmesi son çıkan kitap için ben de oldukça beklenti yaratmıştı, çıktığı gün alındı, Sessiz Ev
Değerli 1K Okurları!
Yaklaşık 1 ay önce bir etkinlik düzenlemiştik;
İslam Düşüncesi Üzerine Kitap İncelemelerİ.
Bu bağlamda İnceleme yapan arkadaşların iletilerini ayrı zaman dilimlerinde paylaştım.
Şu an hepsini bir araya getirdim ve sizlerle paylaşmak istiyorum tekrardan:)))
Öncelikle;
İnceleme zahmetinde bulunup da değerli vakitlerini
MODERN İSLAM DÜŞÜNCESİNİN FİKRÎ VE TOPLUMSAL TAHRİBATI
"Dinin sekülerleştirilmesi" veya "dinî bir çözülme" olarak nitelendirilmesinin pek de yanlış olmayacağını düşündüğümüz Modern İslam Düşüncesi kendisini orijinal bir yaklaşım olarak takdim etse de, varlık sebebi ve en temel karakteri olan tepkisellik, onu sanıldığından daha
Suç ve Ceza, dünya edebiyatının en çok okunan, en büyük romanlarından biri olarak kabul edilir. Sefalet içinde yaşayan, üniversite ile ilişkisi kesilmiş genç Raskolnikov, kendince bir kuram geliştirir ve hem kendisinin hem de yakınlarının sıkıntısına bir anda son vermek için, yaşamayı hak etmediğini düşündüğü, yaşlı, hastalıklı insafsız, kaçık bir tefeci kadını öldürmeye karar verir. Dostoyevski, ilk bakışta bir polisiye romanı çağrıştıran bu metinde, insan ruhunu bir kez daha büyük bir sınav ile karşı karşıya getirir. Bizce yaşamayı hak etmediğine inandığımız bir insanı, kendi açımızdan geçerli nedenlerle öldürmek, aklın gerekçeleri ile ruhun sesini susturmak mümkün müdür? Rus kırsalına, aristokrasiye ve köylüye yönelen Tolstoy dan farklı olarak, büyük kentin (Petersburg'un) karanlıkları içinde bir çıkış yolu arayan yalnız ve tecrit edilmiş insanların yolunu aydınlatmaya çalışan Dostoyevski, Raskolnikov'un işlediği suçun peşinde, varoluşun derinliklerinde dolaştırıyor bizi.
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski · Bordo-Siyah Yayınları · 2018159,4bin okunma
Bütün bu geçmişe rağmen bu geze- gende şimdiki hâlde salt bir ateist nesil "üretmek" mümkün müdür? Böyle bir teşebbüsün tam bir psikolojik tecrit içinde yapılması gerekirdi. Kitab-ı Mukaddes ve Kur'an-ı Kerim bir tarafa, böyle bir neslin hiçbir sanat eserine bakmamış, hiçbir senfoniyi işitmemiş, Sofokle'den Beckett'e kadar hiçbir dramayı izlememiş olması gerekirdi. İnsanlığın şimdiye kadar yaratmış olduğu bütün önemli mimari eserleri, dünya edebiyatının neredeyse bütün büyük eserlerini bu nesilden saklamamız gerekirdi.
Özgürlük nedir? Kendin olmak, kendi alanında olmak, sınırlarını bilmek; nedir? Bu sınırları net bir şekilde çizmek mümkün müdür? Peki bu mümkünlük veya mümkünsüzlük neyi beraberinde getirir ve gerektirir? Bunun için tek başınalığı mı seçmeliyiz? Bunun için her şeyden ve herkesten uzakta kendimizi tecrit etmeyi mi deneyimlemeliyiz?
Kitap
İnsanlık 20 bin yıl boyunca kesintisiz olarak dinin etkisi altında bulunmuştur. Din, ahlâk, kanun, anlayış, dil dâhil hayatın bütün tezahürlerine nüfuz etmiştir. Bu yüzden şu soruyu sormamız uygundur: Bütün bu geçmişe rağmen bu gezegende şimdiki hâlde salt bir ateist nesil "üretmek" mümkün müdür? Böyle bir teşebbüsün tam bir psikolojik tecrit içinde yapılması gerekirdi. Kitab-ı Mukaddes ve Kur'an-ı Kerim bir tarafa, böyle bir neslin hiçbir sanat eserine bakmamış, hiçbir senfoniyi işitmemiş, Sofokle'den Beckett'e kadar hiçbir dramayı izlememiş olması gerekirdi. İnsanlığın şimdiye kadar yaratmış olduğu bütün önemli mimari eserleri, dünya edebiyatının neredeyse bütün büyük eserlerini bu nesilden saklamamız gerekirdi. İnsan kültürünün meyveleri ya da ifadeleri olarak adlandırdığımız her şey ile ilgili tam bir bilgisizlik içinde yetişmesi gerekirdi. İnsanın dine doğru "sapma" eğilimine binaen, Shakespeare'in Hamlet'inden ölüm üzerine tek bir monolog dinlemek ya da Michelangelo'nun fresklerinden birine bakmak veya hukukun "nullum crimen" prensibini öğrenmek bile, öğrencilerimizin hayalinde ateist dünyadan bambaşka yepyeni bir âlemin teşekkül etmesini sağlayabilirdi.
Jack LONDON’ın eserlerini okumayı uzun süre önce kafama koymuş birisiyim. Planımı gerçekleştirmek için bundan yaklaşık bir yıl önce yazara ait beş kitabı internet üzerinden satın aldım. Bu kitaplar Vahşetin Çağrısı, Yıldız Gezgini, Beyaz Diş, Demir Ökçe ve Martin Eden idi. Ve iki hafta önce ise kitaplığımda bulunan Vahşetin Çağrısı’nı elime alıp
(...) yeryüzünde bugünkü şartlar altında tamamen ateist bir nesil yetiştirmek mümkün müdür acaba? Böyle bir teşebbüsün tam bir psikolojik tecrit içinde yapılması icap ederdi. Kitab-ı Mukaddes'i veya Kur'an-ı Kerim'i bir tarafa bırakalım, böyle bir nesli herhangi bir sanat eseri görmek, herhangi bir senfoni dinlemek, Sofokles'ten başlayarak Beckett'e kadar herhangi bir dram seyretmek imkânından mahrum bırakmak lâzım olacaktı; insanlığın şimdiye kadar meydana getirdiği ehemmiyeti haiz bütün mimari yapıları ve hemen hemen bütün büyük edebî eserleri bu nesilden uzak tutmak gerekecekti ve bu insanlar kültürün meyveleri veya ifadesi olarak vasıflandırdığımız hemen hemen her şey hakkında tam bir bilgisizlik içinde olacaklardı.