Aslında, yakınımızda olan ve anneleri tarafından sevilmeyen yetişkinler (aslında büyü-ye-meyen çocuklar ) bütün hayatlarını, dünyalarını bu sevgisizlik üzerine kurarlar. Peki ya insanlar hem kendileri mutsuz bir hayat sürerken çevresi nasıl etkilenir, neler düşünür, nasıl bir anlama algılama yapısı oluşur? İşte Esra Ezmeci bize bunu kurgu ya da uyarlanan bir romanla önümüze seriyor. Her sayfanın sonunda merakla bekliyorsunuz bir sonraki sayfayı.. Romana can veren Ezgi ve Tülin Hoca mesleği psikiyatr olan iki meslektaş. Aynı zamanda Ezgi, Tülin Hoca’nın önceden öğrencisi ve yaşadığı bütün travmaları, geçmişini bilmekte.
Fakat Tülin Hoca “terzi kendi söküğünü dikemez” misali kızıyla olan sorununu gideremeyen bir psikiyatr. Romanın sonunda her şeyin rayına oturması bir tek Tülin Hoca’nın kızı ile sıkıntısının düzelmemesi beni üzdü. Belki de psikiyatrların bilinçaltında kendi yakınlarını iyileştirmek diğer insanları iyileştirmekten sonraki sıradadır. Bir de romanın son bölümü tam güzel bitiyor derken Ezgi’nin yine suçlanarak bittiği bir bölümdü. O kısımda çözüme kavuşmalıydı diye düşünüyorum. Herkesin okuyabileceği, anlayabileceği bir roman.
Tavsiyemdir..
Maeve Kerrigan okumayı gerçekten özlemişim. Seriden çıkan onuncu kitapta Kerrigan karmaşık bir cinayet davası ve kendi özel hayatında ki çalkantılarla uğraşacak.
Parçalanmış bir ceset. Bir gazeteci. Skandal bir haberin peşinde koşarken hunharca öldürülüyor.
Sadece zengin ve ayrıcalıklı erkeklerden oluşan bir kulüp. Ve bu klüple ilgili örtbas
Çok fazla kişisel gelişim ve psikoloji okuyunca ne oluyor biliyor musunuz?
Sürekli birileri gelip ya sen okuyorsun bilirsin ilişkiler nasıl yürütülür ne yapmayalıyım anlatsana biraz diyor.Anlatıyorum ilişkisi düzeliyor mutlu oluyor bir de kendi hayatıma bakıyorum abi bi tek benim hayatım boktan gidiyor.Terzi kendi söküğünü dikemez misali herkes geliyor yardım istiyor ediyorum mutlu oluyor lan benim hayatımda neden değişiklik yok
Öncelikle öğrendiğime göre kitap tamamen yaşanmış bir olayı anlatıyor. Hatta hiç değiştirilmeden kurgu aynı şekilde yaşandığı gibi yazılmış diye biliyorum. O yüzden kitap yorumu gibi değil direkt bende yaşanan bu olaya yorum getirmek istiyorum. Spoiler var çünkü Şahin'e başka nasıl sövebileceğimi ve Gülşah'a nasıl hem üzüldüğümü hem de
Yazarın kitaplarını görmeme rağmen biraz temkinli yaklaşıyordum. Öncelikle baştan söylemeliyim ki okuduktan sonra yazarın masalsı yazım tekniğini çok beğendim, diğer kitaplarını da okumak istiyorum.Yazarda biraz İskender Pala ve İhsan Oktay Anar havası var. Kitap ve yazarla beni tanıştıran ,tavsiye eden
Mahir e teşekkür ederim. Butimar masal içinde masal, aşktan hırsa bir sürü duygu geçişi barındırıyor. Psikolojik olarak yoğun duygu karmaşası ve baskı içindeki psikologumuzun eline aile sırlarını barındıran bir mektup geçmesi ile birlikte bizde Osmanlının son yıllarına Revan'a ışınlanıyor ve kendimizi bin bir gece masallarının içinde diyar diyar gezerken buluyoruz. Kim demiş büyükler masal sevmez diye. Butimarı düşününce eskilerin güzel insanlar için hep bahtı güzel olsun temennisi geldi aklıma. Allah herkese yüz güzelliği değil baht ve kalp güzelliği versin. Gerçi beni hikayenin başındaki psikologun terzi kendi söküğünü dikemez misali yaşadığı duygu karmaşası da etkiledi. Oradan da geçmişe hızlı bir yolculuk olmasa güzel bir hikaye çıkardı. Belki yazar gelecekte bu konu üzerinden de bir hikaye yazar Hep merak etmişimdir bütün gün başkalarının derdini dinleyen insanlar bu yüklerden nasıl kurtuluyor, ağırlıkları altında ruh sağlıklarını nasıl koruyabiliyorlar ? Benim ruhuma Müge Anlı , Esra Erol bile ağır gelmeye yetiyor .
ButimarKaan Murat Yanık · Kapı Yayınları · 20153,938 okunma
Psikiyatr Doktor Bülent, iyi bir aile terapistidir. Kendisi gibi doktor olan eşi Bahar ile yaşadığı sorunları bir türlü çözemleyemez. Danışanları ve onların sorunları ile uğraşırken evliliğinin kötü gidişatını durduramaz ve sonunda evlerini ayırır. Terzi kendi söküğünü dikemez misali işin içinden bir türlü çıkamaz ve bunun sonucunda depresyona
Dosto bey 25 günde yazmış bu kitabı. Yayınevi Dosto'yu tehdit etmiş 25 günde bir kitap yazmazsa eğer bir daha hiç yazamayacakmış.
Dosto bey de ortaya böyle bir eser koymuş. Gençken yazdığı bu eser otobiyografik özellikler taşıyor. Kumarbaz Dosto direk kendi hayatından kesitler sunuyor tabiri caizse.
Aşk, tutku ve bağımlılığın ne demek olduğunu aslında görmüş oluyor. Kumar bağımlılığı ve aşık olduğu kadına olan bağımlılığını farkeden bir adam var baş karakter. Bu adamla birlikte biz de aslında bir şeylerin farkına varıyoruz.
Dosto bey kitapta haksız kazancın ne kadar kötü bir şey olduğunu anlatıyor ama kendisi ise kumarı hayatı boyunca bırakmıyor. Çok ilginç aslında. Her şeyin farkında olan bir adam. Muhteşem analiz yeteneği var. Ama terzi kendi söküğünü dikemez misali Dosto da bağımlılığından vazgeçmiyor.
İlk başlarda çok sıkıcı ilerledi. Fakat daha sonra sarmaya başladı. Polina karakterinden aşırı kapris yaptığı için nefret ettim. Karakterlerin sürekli paradan bahsetmelerinden haz etmedim. Kısacası haksız para olursa aşk ve hayat olmaz. Gerçek alın teri gerçek kazanç olursa insan hayatı boyunca bir şeye bağımlı olmadan yaşarsa aşk da huzur da hayatın kendisi de bize doğrudan gelir.
KumarbazFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202368,3bin okunma
O Kız Ben Değilim- 416 sayfa
Joy Fielding
Terapist olan Robin, ablası Melanie'den gelen mesajdan sonra sıkıntıya girer. Terapist olsa da "Terzi kendi söküğünü dikemez." misali beş yıldır geçirmediği panik ataklarına geri döner. Annesinin ölümünden sonra babası Robin'in en yakın arkadaşı ve kardeşinin nişanlısı olan Tara'yla evlenmiştir. Ablasından; babası, Tara ve Tara'nın kızı Cassidy'nin vurulduğu haberini alır. Üçü de hastanaye kaldırılmıştır. Eve geri dönen Robin, bir yandan panik ataklarıyla mücadele ederken bir yandan da kimin yaptığını araştırmaya başlar.
Kitabın içinde polisiye/gerilim yazsa da asla bir gerilim kitabı değildi. İlk iki yüz sayfa sıksa da sonrasında güzelleşen bir polisiyeydi. Sonu pek çok kişi tarafından tahmin edilemez diye düşünüyorum. Ben biraz kuşkulanmıştım.
Kitapta kardeşler arası ilişkiler güzel anlatılmıştı. En beğendiğim noktalardan biriside Melanie'nin oğlu London üzerinden "otizm"in anlatılışıydı.
Kitap dostlarım merhaba nasılsınız? Havalar çok soğuk aman dikkat edin kendinize
Bugün sizlere Kristin Hannah ‘dan Yaz Rüzgârı yorumuyla geldim...
Yine sıcacık bir hikaye bekliyor bizi.
Nora Bridge çok ünlü bir talk show sunucusudur. Programında ailelere sorunları için çözüm buluyor, onu arayanlara en iyi çıkar yolu göstererek ailenin en büyük
Irvin Yalom, insanların en gizli sırlarını anlattıkları ve en mahremlerini açtıkları psikiyatrların dünyasına giriyor. Başkalarının sorunlarıyla ilgili kolayca yorumlamalar yapan ve çözümler üreten bu meslek grubuna ait insanların aslında "Terzi kendi söküğünü dikemez." misali kendi mental sıkıntılarına çözüm bulamadıklarına ve kapana kısıldıklarına değiniyor. Kitapta şöyle bir noktaya da dikkat çekilmiş: Bizler her ne kadar kendimiz dirayetli ya da belli noktalarda durmasını bilen biri olarak olarak düşünsek bile aslında bizim de zaaflarımız olan aslından daha doğrusu yoldan çıkarılmaya müsait olan yanlarımız vardır. Bu yanlarımızı görmemede ve inkar etmedeki inadımız ise bizi dönülmez bir uçuruma sürükleyecektir. Ayrıca Irvın Yalom insanların birbirlerine neler katacağını ve aslında birbirimize yardımcı olabilmek ve dertlerimize çare olabilmek için psikolog ya da psikiatr olmak gerekmeyeceğini sadece empati ve biraz da gözlemin yeterli olabileceğini söylemektedir.
Olaylar hiç de başladığı çizgide durmuyor ve bu yüzden eserin sonu hakkında tahmin yürütmenize de hiç fırsat vermiyor. Kitabın özellikle son çeyreğinde elimden bırakamadım ve gerçekten zihnimde birtakım aydınlanmalar yaşayarak bitirdim. Bu eser her zaman tavsiyelerim arasında yer alacaktır. İyi okumalar.
DivanIrvin D. Yalom · Ayrıntı Yayınları · 20215,2bin okunma