Dokuz yaşında bir çocuğun hayatında demir paraların önemli bir yeri vardı. Adam Smith'in acımasız ekonomik ilkeleri para ticaretinde uygulanıncaya kadar bir büyük sikke, dört küçük sikkeye bedeldi. Sonrasında piyasa ekonomisinin görünmez eli, bir büyük sikkenin değerini beş küçük sikkeye pay etti.
Bir akşam, Nikola'nın kucağına alıp uğraşmayı sevdiği erkek kediyle ilgili tuhaf bir şey oldu. Mumları yakmaya giderken kediyi okşayınca avuç içlerinde kıvılcımların çıtırdadığını hissetti. Elini çevirerek sağına soluna baktı. Kedinin sırtıyla parmakları arasında ışık parıldıyordu. Bu da Tanrı'nın bir başka "güzel olay"ıydı. "Şuna bakar mısın?" diye bağırdı Djuka.
Milutin, istisnasız herkesin tanık olduğu bu şeyin elektrik olduğunu anladı. Bu tuhaflığı elinden geldiğince açıklamaya çalıştı.
Nikola, Tabiat'ın da dev bir kedi gibi olduğunu düşündü ilk kez. Merak ediyordu: Onu kim okşuyordu? Milutin, "Aydınlık bir dünyada yaşıyoruz." diye fısıldadı karısıyla oğluna.
Djuka fısıltıyla sordu: "Aydınlık ne demek?" "İçeriden gelen ışık."
Dünyadaki evliliklerin küçük bir kısmı, zorla yapılan evliliklerdi. Geri kalan çok büyük bir kısmı ise birbirlerini sevdiklerini sanan insanların yaptıklarıydı. Daha doğrusu, seveceği insanı bulamadığında, korkudan bulduğu insanı sevmeye çalışanlar. Hoşlanma hissini aşk sananlar. Her taraf bu tarz çiftlerle doluydu. Acaba yeryüzünde gerçekten aşık olup beraber olabilen kaç kişi vardı diye merak etti Tesla. Kaç tane olabilirlerdi ki? Aslında yıllar önce Shakespeare meseleyi çok güzel özetlemişti. ‘Beğendiğiniz bedenlere, hayalinizdeki ruhları koyup, bunu ‘aşk’ sanıyorsunuz’ cümlesi, ortalama bir insanın aşk sandığı fizyolojik süreci güzel ifade ediyordu.
"Neyim ben" diye düşündü. "Doğadaki bütün canlılar doğan güneş ile beraber beslenmek, hayatta kalmak ve çoğalmak güdüsüyle güne başlamışken, ben niye bir ayna karşısında varlığımı sorguluyorum" Aslında kız "ne" olduğu sorusunun cevabını çok iyi biliyordu. Ama her sabah yaptığı gibi kendisine hatırlatmak için dudaklarının üzerinde kalmış su damlacıklarını etrafa ve aynaya göndererek sesli bir şekilde tekrarladı:
"Bugün 261. gün. Değişen hiçbir şey yok. Ben Tesla, içi su ve mikrop dolu, milyarlarca hücreden oluşmuş 57 kiloluk bir torbayım sadece. Öldüğüm zaman içimdeki su buharlaşacak, hücrelerim çürüyecek ve bu yerküre üzerinde benden geriye sadece mikroplarım kalacak."
(...devam edecek)