İsteklerinizden vazgeçin -ki buna rıza ve teslimiyet denir- göreceksiniz ki acılarınızın en önemli kaynağı kuruyacaktır. Nitekim "Ne varlığına sevinirim, ne yokluğuna yerinirim" diyen Yunus'umuz, dikkatlerimizi bu hakikate çekmeye çalışır.
Değerli 1K Okurları!
Yaklaşık 1 ay önce bir etkinlik düzenlemiştik;
İslam Düşüncesi Üzerine Kitap İncelemelerİ.
Bu bağlamda İnceleme yapan arkadaşların iletilerini ayrı zaman dilimlerinde paylaştım.
Şu an hepsini bir araya getirdim ve sizlerle paylaşmak istiyorum tekrardan:)))
Öncelikle;
İnceleme zahmetinde bulunup da değerli vakitlerini
Sevgili Tasavvuf Okurları;
Psikoloji'nin ilgi çekici derinliklerini mutasavvıfların 'ben'likten kopma serüveninde tefekkür etmeyi dilerseniz, içeriğiyle, bakış açısının sadeliğiyle ve ilmi donanımıyla ruhunuza iyi gelecek bu eseri kütüphanenize kazandırın derim.
Kemâl Sayar imzası taşısa da, pek çok müellifin katılımıyla gerçekleştirilmiş
Kimseye kendinizi sevdirmeye kalkmayın! Yapılması gereken tek şey, sadece kendinizi sevilmeye bırakmaktır.
Önemli olan; hayatta "en çok şey"e sahip olmak değil, "en az şey"e ihtiyaç duymaktır.
Kişinin başkalarına kendini sevdirmeye çalışması, aslında onların sevgilerinin mülkiyetini elde etmek istemesi anlamına gelir. Oysa yapılması gereken bir tek şey vardır: kendini sevilmeye bırakmak.
Sahip olmak değil, sadece olmak, yani rıza ve teslimiyet. Nasip edilen kadarıyla, yani sevilme istidadı kadarınca sevilmek.
Kâmil bir müʼmin, âdeta ışığın etrafında dönen kelebekler gibi, Mevlâ muhabbetiyle irâdesiz hâle gelmiştir. Zira her hâlükârda hamd, şükür, rızâ ve teslîmiyet duygularıyla kullukta bulunmak, Hakk’a muhabbetin en güzel meyvesidir.
..daha vakti gelmeden, "kabım" diye tanımladığımız şeye göre tecelli beklemek de yanlıştır, çünkü tecellinin zamanını belirleyen bizler değiliz! Nefsin alt kat sakinlerinin yaşadığı mutsuzluğun ve doyumsuzluğun nedeni işte bu süreçtir. Halbuki üst kat sakinleri, sabırla beklemenin sonucunda, kab hazır olduğunda, yani "hâl" tamamlandığında, tecellinin vuku bulacağını bilirler ve teslimiyet, tevekkül, tefvîz, rıza, itminan/güven, reca/ümit içinde yaşarlar. İşte aradığımız, huzur, barış ve selamet bu kadar yakındır.