İmama soruyoruz,
“takdir-i ilâhî” diyor. “Çalışın, Allah verir” diyor. Vermedi, paşam. Dedem çalıştı, vermedi. Babama da vermedi. Böyle de gidiyor işte. Ağanın oğlu gine ağa. Biz de beygir kıçında sinek!...
Allahu Teâlâ şöyle buyurur: “(Gece gündüz) Rabbinin ismini an ve (ibadet için) her şeyden (mâsivâdan/ dünya sevgisinden) kesilerek O’na dön.” (Müzemmil:8) Ve yine Allahu Teâlâ’ya tam tevekkül ile bağlanarak, halktan umut kesilerek melekût âlemine varılır. Nitekim Hak Teâlâ, şöyle buyurur: “O, doğunun ve batının Rabbidir. O’ndan başka hiçbir ilâh yoktur. Öyleyse O’nu kendine vekil tut.” (Müzzemmil:9) Aynı sûre içinde Allah Teâlâ, emirlerine şöyle devam buyurmaktadır: “O (puta tapa)nların söylediklerine karşı dayan (metânetli ol). Onlardan güzel bir ayrılışla ayrıl.” (Müzzemmil: 10) İşte bu âyetler, insana her türlü maddi yiyecek ve içeceklerden perhiz yolunu, onlarla mücahedeyi öğretir. Gönül ve dünya şehvet ve isteklerinden, halka düşmanlıkları ve beş duygunun yanlış yola götürmesinden temizlenir, yalnız Allah’ı müşahede eder. Ve bu yol mutasavvıfların yolu, nebilerin tarikidir. Ama, amelini öğrenmekle elde etmek caizdir.