”Hayatım boyunca tek bir düşünceye saplanıp kalmış, monoman insanların her türü hep dikkatimi çekmiştir, çünkü bir insan kendini sınırladığı ölçüde sonsuzluğa da yaklaşmış demektir; özellikle dünyaya sırt çevirmiş gibi gözüken bu tür insanlar, özel malzemeleri ile kendilerine karıncalar gibi tuhaf ve gerçekten bir defaya özgü küçük bir dünya modeli inşa ederler.”
“Şimdi lütfen bana söyler misinz? Hanginiz diktatör değilsiniz? Diktatör illa halkını ezen, insanlara zulmeden kişi demek değildir. İşini gerektiği kadar iyi yapamayana da “diktatör” denir. Kötü yemek yapan bir aşçı da diktatördür. Halbuki biz insanlara “beceriksiz“ deriz. Oysa öyle değildir. İnsanlara iyi yapamadığı yemekle zulmettiği için o da net olarak bir diktatördür. Küçük bir ayakkabı tamircisi ile kocaman bir devletin başkanı aynı şeyi yapıyor aslında, işini. Hangisi yapması gerekeni yapmıyorsa diktatör odur işte. Sanırım anladınız.”
“Ölüm, öyle bir korkudur ki bütün bilinenleri unutturur; ahlak kaybolur, yerine edepsizlik oturur. Ortada sadece bir ekmek ve milyonlarca ağaç varsa şayet, orada para pul işlemez artık.”
“Bir lider, halkını düşündüğünü söylüyorsa şayet buna inanın; gerçekten de halkını düşünüyordur çünkü oğlu, kızı, kendi ailesi ve hatta işine yarayan yakınları zaten güvendedir. İşte bu yüzden en aptal devlet başkanı dahi halkı kan ağlarken çoğunlukla huzur içerisindedir. Mesela onların çocukları halkın ölüm sebepleri ile ölmez, yakınları ülkedeki bütün ekonomik yıkımlara rağmen bir türlü iflas etmez, ailesinden herhangi biri tacize ya da tecavüze uğramaz, depremde yıkılan hiçbir binada onlardan birine rastlanmaz. Kısacası dünya yıkılsa onlara bir şey olmaz ya da olacaksa en son onlara olur.”
“Canım çok şey anlatmak istiyor ama yorgunum. Beynim yorgun, bedenim yorgun, bunca şeyi affeden kalbim bile yorgun artık. Heveslerim yorgun, iyimserliğim yorgun, konuşarak anlaşmaya olan inancım bile yorgun. Çok yorgunum.”
“Din ile siyaset aynı arabada gittiğinde, sürücüler karşılarında hiçbir şeyin duramayacağını sanır. Dümdüz gider, hızlandıkça hızlanır. Engelleri tamamen göz ardı eder, körlemesine gidenlerin uçurumu çok geç fark edeceğini unuturlar.”
”Her şeyde bir düzen vardır. Evrenimizin bir parçası olan bu düzen simetri, zarafet ve güzelliğe -gerçek bir sanatçının eserlerinde mutlaka var olan niteliklere-sahiptir. Bunun mevsimlerde görebilirsiniz; bir uçurumun kenarında rüzgârla sürüklenen kumda, katranruhu çalısının öbekleşmiş dallarında veya yapraklarındaki çizgilerde görebilirsiniz. Biz bu düzeni hayatlarımız ve toplumumuzda kopyalamaya çalışır, onun ritimlerini, danslarını, huzur verici şekillerini ararız. Ama mutlak kusursuzluğu bulmak tehlikeli olabilir. Mutlak düzenin sabit olması gerektiği barizdir. Böyle bir kusursuzlukta, her şey ölüme doğru gider.”