Jean toplumsal farkları örter, gayriresmldir, sınıfınızı ele vermez. Jean unisekstir, kırda da giyilebilir, şehirde de. Toplumsal kategorilerin aşıladığı davranış ve kimlik sınırlarını tanımaz. Bu yö­nüyle bir özgürlük alametidir. Bu yüzden pek çok jean reklamında özgürlüğe yapılan vurguyla karşılaşırız. Ancak, psikoloji eksenli bir değerlendirme, farklılaşmayı gizleyen bu giysinin kişinin yalnızca kendisi olma özgürlüğüne değil, kendisini gizleme özgürlüğüne de imkan verdiği fikrindedir. Jean'ler öylesine bir sıradanlık zırhına bürünmüşlerdir ki, onları giyenin halet-i ruhiyesini ele vermez, duygularını açığa vurmazlar. Öte yanda bedensel emek, eylemlilik ve do­ğallık etrafında toplanan bir anlamlar kümesi vardır. Doğal olan gayriresmi olandır, herhangi bir mesaj iletmeyen, orada kendiliğinden bulunan, ancak kolayca bir anlamla eşlenemeyendir. Jean, doğa ve kültür, doğal olan ve yapay olan, kır ve şehir arasındaki zıtlaşmada resmi giysilerle karşı kar­şıya gelir.
Toplumsal ekolojinin ilkeleri
Toplumsal ekolojinin ilkeleri Toplumsal ekoloji birbirleriyle ilişkili bazı önermeler üzerine ku- ruludur: • Insan doğanın bir parçasıdır, ancak eşsiz bir toplumsal farkında- lığa sahiptir. • Çevresel kriz toplumumuzun merkezindeki hiyerarşik iktidar ya- pılarından kaynaklanmaktadır. • Bu iktidar yapıları insanlara da, en azından çevreye verdiği kadar zarar vermektedir. • Toplum yapısını ekolojik ilkelere dayandırarak doğa ile ilişkileri- mizi değiştirebiliriz. • Bu ekolojik ilkeler eşitlikçi ve karşılıklı yardıma, şefkate ve toplu- lukçu değerlere dayalıdır. • Bu değişim radikal kolektif eylem ve işbirliğine dayalı toplumsal hareketlerle elde edilecektir
Reklam
Anarşizm, hayatın manevi alanlarındaki büyük öğreticileri ve önderlerine göre, bir dogma değildi; insanların kanını kaynatıp onlardan fanatikler, diktatörler ya da iflah olmaz baş belaları çıkarmak isteyen bir akım hiç değildi. Anarşizm, insanın ufkunu açıp onu serbest kılan ve özgürleştiren bir güçtür; çünkü insanlara kendi yeteneklerine güvenmeyi, onlara özgürlüğe inanmayı öğretir, kadınları ve erkekleri, herkesin özgür ve güvende olacakları bir toplumsal hayat için mücadele etmeye teşvik eder.
Sayfa 3 - Agora Kitaplığı | Feminist Kitaplık - 1 | 1. basımKitabı okudu
Her toplumsal grupta o grubun kültürünü bir kuşağın sonraki kuşağa sistemli bir biçimde öğretmesi sonucu, grup üyeleri ortak özellikler geliştirirler ve böylece o grubun temel kişilik tipleri oluşur. Bir grubun genç üyelerinin eğitimi ne kadar yoğun ve tek yönlü olursa, üyeler de o ölçüde birbirine benzerlik gösterir ve bireysel farklılıklar azalır. Böylece sınırlı ve değişmez görüşleri olan bir toplum oluşur. Doğa toplundan bireyin özgürlüğünü sınırlar, ama karşılığında ona, dünyanın gerçekte nasıl olduğu, kendisinin nasıl bir insan olduğu, kendisini ve dünyasını ne kadar değiştirebileceği, doğru ve yanlış ya da iyi ve kötünün ne olduğu konularında oldukça kesin tanımlanmış bir varsayımlar sistemi sağlar.
Her insanda hayatın iki yönü vardır: ilgileri ne kadar soyutlanrnışsa o kadar özgür olduğu kişisel yaşam ve onun için belirlenmiş yasalara zorunlu olarak uyduğu doğa, kovan yaşamı. İnsan bilinçli olarak kendisi için yaşar ama tarihsel, evrensel hedeflere ulaşılması için bilinçsiz bir alet olarak hizmet eder. Yapılan bir iş geri alınamaz ve insanın, milyonlarca başka insanın eylemiyle aynı zamana denk gelen bir eylemi tarihsel bir anlam kazanır. Bir insan toplumsal merdivende ne kadar yukarıda duruyorsa, ne kadar çok insanla bağlantısı varsa, başka insanlar üzerinde o kadar nüfuzu vardır, her eyleminin önceden belirlenmişliği ve kaçınılmazlığı da o kadar aşikardır.
Günümüzün “solcu” popülizmi
"Şöyle düşündüm: Karşımızda yeni bir tiranlık var, toplumsal kurgulardan türemiş bir tiranlık değil bu. Nere­den türemiş o zaman? İnsan doğasından mı? Şayet öyleyse, elveda özgür toplum! İnsanların yalnızca doğal özellikleri­nin -doğuştan gelen, doğaya borçlu oldukları, üstünde herhangi bir etkimizin olmadığı özelliklerin- geçerli oldu­ğu bir toplumda, eğer ki sadece bu özelliklerin geçerli oldu­ğu toplum bir tiranlık yığınına eşdeğerse, böyle bir toplumun gelişi için kim parmağını kımıldatmak ister ki? İkisi de tiranlıksa elimizdekiyle kalalım, en azından alışığız, üs­telik onu yeni bir tiranlıktan daha makul görmek kaderi­mizde var; ve doğrudan doğadan gelen bütün tiranlıklar gibi buna da isyan etmek mümkün olmayacaktır, tıpkı ölümün kaçınılmazlığına ya da uzun boylu doğmak varken kısa doğmuş olmaya karşı devrim yapılamadığı gibi. Biraz önce de ortaya koymuştum, anarşist toplumun tesisi çeşitli sebeplerle mümkün olamadığı takdirde geriye en doğal ikinci seçenek olan burjuva toplumu kalır.
Reklam
1.000 öğeden 181 ile 190 arasındakiler gösteriliyor.