Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İtalya’da devrim:
İtalya da, emperyalist savaşın gerginliklerinin istikrarsız toplumsal düzende derin yaralar açmasının ardından 1920 yazında devrimin eşiğine gelmişti. İtalya’nın Biennio Rosso’su (“İki Kızıl Yıl”: 1919 ve 1920) sırasında ülke, gerilimlerini sosyalist devrimle çözümlemeye yaklaşmıştı. Bunun olmamasının vahim sonuçları oldu. Solun başarısızlığı sağın fırsatı oldu: Benito Mussolini’nin faşistleri 1922’de iktidarı ele geçirdi. Savaş sonrası dönemin krizinin kökleri, ülkenin uzun, tekleyen ve asla tamamlanmayan burjuva devriminde yatıyordu. Fransızların yönetimi altında hayata geçirilen feodalizm karşıtı 1796-1814 reformlardan ve birbirini takip eden 1820, 1831, 1848, 1860 ayaklanmalarından beridir İtalya ancak yarım yamalak bir modernleşme yaşamıştı. Ülke, Troçki’nin “bileşik ve eşitsiz gelişme” dediği şeyin çarpıcı bir örneğiydi. Mayıs 1915’te, I. Dünya Savaşı’na girdiği sırada Milano ile Torino gibi kuzey şehirlerinde ileri kapitalist sanayi ve modern işçi sınıfı ortaya çıkarken, kırsal güneyde ise toprak sahipleri, rahipler ve mafyanın eline düşmüş, çaresiz ve yoksul köylüler bulunuyordu.
İNSANLIĞIN AHLAK ANLAYIŞI NASIL OLMALIDIR? Ahlak din kaynaklı mı olmalı? Yoksa yaşamın ve insanlığın ihtiyaçlarına uygun bir anlayış olarak mı gelişme göstermeli? İnsanlığın üzerinde düşünülen ve tartışılan temel konu olan ahlak, doğru ile yanlış arasındaki farkı belirleyen, insan davranışlarını yönlendiren değerler bütünü. Ahlak, hem
Reklam
380 syf.
8/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Sorgulamayı temel alan bilim ile dogma'yı temel alan din örtüşür mü?
MÖ. 8000-3000 yılları arasındaki Neolitik Devir'de (Cilalı Taş Devri), ürünün bollaşması için ayinler, festivaller, adaklar iyice gelenekselleşmişti. İnsan bilinci açık­layamadığı her şeyi tanrılara bağlıyor, gücünden çekindiği, umut bağladığı her şeyde tanrılar icat ediyordu. Marks'ın da dediği gibi; "(insanlar) kendi beyinlerinin
İslamiyet ve Bilim
İslamiyet ve BilimErdoğan Aydın · Kırmızı · 200848 okunma
216 syf.
6/10 puan verdi
Günümüzün en büyük problemlerinden biri, toplumsal cinsiyet rollerine göre kadınlara/erkeklere atfedilen roller ve zoraki şekilde biçimlendirilmeye çalışılan hayatlarımız… Üniversitedeyken bolca tartışma ortamı bulduğum bu konu üzerinde muhteşem bir kitap bulduğumu düşünerek -büyük bir beklentiyle- Charlotte Perkins Gilman’ın kitabını okumaya başladım ama benim için sonu hüsran oldu… Kadınlar Ülkesi kitabını ‘’Toplumumuzda kadın ve erkeğe biçilmiş cinsiyet rolleri sadece kadınların yer aldığı bir toplumda nasıl şekillenirdi?’’ sorusunu düşünmeye olanak sunduğu için beğendim. Yazıldığı tarihi göz önünde bulundurursak cesur bir kitap olduğunu söylemekte de haksız sayılmam ama edebi açıdan yaklaşırsak Kadınlar Ülkesi’ni biraz yetersiz bulduğumu söylemek isterim... . Feminist yazarlardan Charlotte Perkins Gilman, içerisinde yalnızca kadınların yer aldığı bir ülke resmediyor. Bu ülke sakinleri yaklaşık 2000 yıldır dış dünya ile bağlarını koparmış ama sağlık, teknoloji, üretim vb. alanlarda müthiş gelişme göstermiş olarak anlatılıyor. Bir diğer önemli nokta ise bu ülke kadınları erkeklere ihtiyaç olmadan hamile kalabiliyorlar... Bu gibi önemli konular o kadar üstün körü anlatılmış ki kitabı bitirdikten sonra büyük bir hayal kırıklığı yaşadım. Biraz daha detaya inilseydi bence müthiş bir kitap olabilirdi…
Kadınlar Ülkesi
Kadınlar ÜlkesiCharlotte Perkins Gilman · İthaki Yayınları · 201812,2bin okunma
Endüstri Toplumunun Getirdikleri
- Endüstriyel üretim ön plana geçmiştir. - Yeni sosyal sınıflar ortaya çıkmıştır. - İş bölümü, uzmanlaşma ve standartlaşma artmıştır. - Kentleşme ortaya çıkarken cemaat hayatı gerilemiştir. - Sekülerleşme ve rasyonelleşme endüstri toplumunun alamet-i farikaları haline gelmiştir. - Sermaye birikimi ve bürokratik örgütler artmıştır. - Teknolojik gelişme ve modernleşme, endüstri toplumunun ortaya çıkışını hem etkilemiş, hem de sonuçlarından etkilenmiştir. - Bir taraftan bireyselleşme ve toplumsal farklılaşma artarken, diğer taraftan da kitle tüketimi ve eğitimi benzeşmeyi artırmıştır. - Endüstri toplumunun gelişimine paralel olarak, çoğulcu toplumlar ortaya çıkmıştır. - İşgücünün vasıf düzeyi artmış, bilim başta çalışma hayatı olmak üzere toplumsal hayatın her alanına uygulanmıştır. - Endüstri toplumları, aynı zamanda paranın ve çekirdek ailenin egemenliğinin arttığı toplumlardır.
Sayfa 143 - Ekin Yayınları, 17. BaskıKitabı okuyor
Tarım Toplumları
Tarım, insanların toprağı işlemelerine, hayvanların gücünden yararlanmalarına yol açmış ve verimlilik geçmişe göre, büyük ölçüde artmıştır. Bireyler, demir ustalığı, alet yapımı, hayvan yetiştirme ve inşaat gibi yeni ekonomik alanlarda roller edinmişlerdir. Tarımın gelişmesiyle kasabalar doğmuş ve bu kasabalar yiyecek, hayvan ve diğer mal tüccarlarının ağları ve vasıtasıyla birbirine bağlanmıştır. ...pulluk gibi, teknolojik yeniliğin girişi ile çiftçiler üretimini büyük ölçüde artırmışlardır. ...İnsanlar yerleşik hayata geçtikçe, siyasal kurumlar daha da karmaşıklaşmış ve mülkiyet hakları kavramı artan bir önem kazanmıştır. ...Günümüzde tarım toplumu olmak, ekonomik ve toplumsal gelişme sürecinde geç kalmayı ifade etmektedir.
Sayfa 142 - Ekin Yayınları, 17. BaskıKitabı okuyor
Reklam
31 Mart Yerel Seçimleri Bağlamında Marksizmin Tarihsel Doğruluğu Üzerine
Bilindiği gibi “Yüzyılın Felaketi” AKP iktidarı, devlet gücünü bütünüyle elinde tutmasına rağmen 31 Mart Yerel Seçimlerinde ağır bir yenilgi tattı. Bir ABD-İngiltere-İsrail yapımı proje partisi olan AKP, emperyalist efendileri tarafından iktidar koltuğuna oturtulduğu 3 Kasım 2002’den beri ilk kez bu kadar ölümcül, tedavisi çok zor bir yara almış
Ferdinand lassalle
Tarihsel sırayı izlersek, çağdaş sosyal demokrat ideolojinin oluşumunda sözünü etmemiz gereken ilk isim Ferdinand Lassalle (1825-1864). Alman düşünür, insanlık tarihini üç gelişme evresine ayırıyordu. Feodal düzen, emekçinin tam anlamıyla boyun eğdiği bir "özgürlüksüz dayanışma " ortamıydı. 1789 Fransız Devrimi 'nden sonra, özgürlük uğruna toplumsal dayanışmadan vazgeçildiği, sermayenin egemen olduğu bir "dayanışmasız özgürlük" arayışı yaşandı. Oysa 1848 ayaklanmalarından sonra girilen dönem, "özgürlük" ile "dayanışma "nın uzlaştırıldığı bir dönem olacaktı.
Bir diğer önemli ve daha güncel gelişme ise Nobel Ödüllü ekonomist Elinor Ostrom’un çalışmalarında karşımıza çıkıyor. Ostrom’un araştırmaları hem merkeziyetçi yapıların hem de özelleştirme gibi piyasa mekanizmalarının herkesin faydalanmasını gerektiren ortak kıt kaynak durumlarında çözümsüz kaldığını, bu yöntemler yerine kendi kendine organize
Evlilik bağı tertibatı izin verilenle yasaklananı, öğütlenenle kuraldışı olanı tanımlayan bir kurallar sistemi çevresinde yapılanır; cinsellik tertibatı ise hareketli, çokbiçimli ve konjonktürel iktidar tekniklerine göre işler. Evlilik bağı tertibatının temel amaçları arasında bağıntılar oyununu yeniden üretmek ve onları yönlendiren yasayı ayakta
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.