Ben dünyaya doğru yürümekle
meşhurum
kökten dallara yürüyen sular gibi
Yürürüm kömür ocaklarına, çapalanan tütüne
yürürüm hüzün ve ağrılar
çarelenir.
Dağların esmer ve yaban telaşından kurtula diye
torna tezgahlarında demir.
Yürürüm çünkü ölümdür yürünülmeyen
yürürüm yürüyüşümdür yeryüzünün
halleri
Kanla dolar pazuları tarladakinin
hızar gürültüsü içinde türkülenir bir öteki
gökleri göğsümden aşırtarak yürürüm
yağlı kasketimin kıyısında nar çiçekleri.
Kitabı açıp Torna gösterdi. Tom, kitabın sararmış sayfalarına bir göz attı. O kadar eskiydi ki yazılar birbirine girmiş, okunmaz hale gelmişti. Fakat Tom’un dikkatini çeken bir resim vardı: Biri kız, diğeri erkek iki gezgin. Kızın kısa, koyu renk saçları vardı. Oğlan ise sol elinde bir kılıç taşıyor ve tokası mücevherle süslü bir kemer takıyordu.
Velmal, Freya’yı bileğinden yakaladı ve onu geçide sürüklemeye başladı. Omzunun üzerinden son bir defa Tom'a baktı.
Gözlerinde vahşi ve zafer kazanmış bir ifade vardı. Hemen arkasındaki Freya biraz daha bekledi ve o da Torna baktı. Duyduğu minnet, gözlerinden okunabiliyordu. Sonra Velmal geçidin içine daldı ve Freya’yı da beraberinde götürdü. Gözleri kör eden bir parıltıyla yok oldular.Tom, hâlâ açık olan geçide doğru koştu ve içeri baktı.
“Hayır!” diye bağırdı. Annesini daha yeni bulmuşken bir kez daha kaybetmişti.
Dünyamız böyle bir yerdi, öldürmekle ilgili kelimelerle doluydu: boğmaca, tetanos, lekeli humma, gaz, savaş, torna, enkaz, iş, bombardıman, bomba, verem, iltihap. Ömrüm boyunca bana eşlik etmiş pek çok korkuyu bu kelimelere ve o yıllara bağlıyorum.
~•~
• Akşemseddin: Pasteur'dan 400 sene önce mikrobu bulmuştur.
• Ali Kuşçu: Büyük astronomi bilgini. İlk defa ayın şekillerini anlatan bir kitap yazmıştır.
• Ebul- Vefa: Trigonometri'de tanjant, cotanjant, sekant, cosecant'ı bulan büyük alimdir.
• Biruni: İlk defa dünyanın döndüğünü ispat
Siz, okumuş kişiler Tanrı’nın bir düşünce, az rastlanan bir şey, ne bileyim ben, bulut üstüne oturmuş bir ihtiyar olduğunu söylersiniz. Tann’nın bulut üstünde resimleri bile yapılmıştır. Hiç de değil! Bir torna düşün, nah, kar- deşiminki gibi. Bizler çamuruz. Torna hiç durmadan dönüyor, üstümüzden geçiyor, üflüyor ve bizi dilediği biçi me sokuyor: Testiler, toprak kaplar, çiçek saksıları, tence reler, kandiller yapıyor İçinde su, bal ya da şarap olanlar var, mutfak işlerinde kullanılan ya da aydınlatmaya yara- yanlan var. İnsanlar Tanrı’nın elinden böyle çıkıyorlar işte. Kırılsak bile onun için ne önemi var? Dönüyor, dö nüyor, yeni kaplar yapıyor, bir kez bile arkasını dönüp bakmıyor, baksa neye yarar?”