218 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
12 günde okudu
Özellikle kitaba ismini veren Beyaz Geceler öyküsünü çok beğendim . Kısacık bir öyküyle çok şey anlatma sanatını icra etmiş adeta . En dikkatimi çeken şey bu öykünün iki karakterin dilinden anlatılmasıydı. Sanki öyküyü iki ayrı kişi yazmış gibiydi. Biri bilinç akışı tekniğini kullanmış, diğeri Dostoyevski’nin karakteristik dilini kullanmış …. İkisinin de bu kadar başarılı kullanılması hayranlığımı arttırdı . Bazı hikayelerde karakterlerin tüm düşüncelerini okuyucuya boca etme hali beni biraz rahatsız etti. Düzenli bir düşünce okumaktan çıkıp karmakarışık birinin beynine girmiş gibi hissettirdi . O karmaşık akışta olmak huzursuz etse de farklı bir deneyimdi ve tuhaf bir tat bıraktı damağımda . Kitapta yalnızlık, umut etme, yeniden başlama, kıskançlık gibi bir çok duygu yani insan psikolojisi öyle eşsiz anlatılmış ki … okuyan pişman olmaz . İlk öykünün son cümlesi için bile okunmaya değer bir kitap. " Tanrım! Bir anlık mutluluk! Koskoca bir ömürde az şey mi?" diyordu… Anlık mutluluklarımızın farkına varabilmek çok kıymetli aslında . Gerçek mutluluk çok sık çıkmıyor karşımıza . Ve bazen bir anlık mutluluk hissi hiç de az şey değil hayatta …
Beyaz Geceler
Beyaz GecelerFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202075,5bin okunma
“Kıyamete kadar fillerin kölesi olarak yaşamak... Böylesi yaşam yaşamaya değer mi?” “Değer, yaşamak her şeye değer,” dediler karıncalar. “Ölüm umutsuzluktur, oysaki en kötü yaşamda bile her gün umut güneş çiçeği gibi açar.” “Dünya tatlı,” dedi en yaşlı karınca. “Tuhaf karınca, tuhaf karınca,” dedi sonra da... “Bak, üç ayağın, sakalın, bıyığın, bir gözün, kulağın, burnun, her şeyin kopmuş, dımdızlak kalmışsın ortada, sen kendini niçin öldürmüyorsun? Yaşamak tatlı değil mi, tuhaf oğlu tuhaf karınca? Umutsuz köpek. O umutsuzluğu sana filler mi öğretti?” “Ben diyorum ki,” diye gürledi tuhaf karınca, “tutsaklık ölümden zordur, diyorum. Sizse bana çatıyorsunuz. Umutsuzluk bunun neresinde?” “Umutsuzluk ölmekte,” dedi yaşlı karınca... “Öldüreceğimize kendimizi, savaşa savaşa ölürüz.”
Reklam
“Umut vardı sabahları.Annemin, dokunmaya asla cüret edemediği düz, siyah saçlarında geçici bir ışıltı gibiydi. Yavaşça yediğim ılık yulaf ezmesinin şekeriyle beraber damağımdaydı.Annemin kavuşturmuş olduğu narin elleri, gazetedeki İspanyol gribi ve Versay Antlaşması haberleri üstünde öylece duruyor, ben de onlara bakarak yulafımı yiyordum. Babam işe girmişti, ağabeyim okuldaydı.O zaman annem, ben yanında olduğum halde yalnızdı ve hiç sesimi çıkarmazsam, hiçbir şey söylemezsem, o tuhaf kalbindeki erişilmez sükunet, sabah kocayıncaya kadar, sıradan ev kadınları gibi onun da İstedgade’de alışverişe çıkması gerekinceye kadar sürecekti.” Tove Ditlevsen- Kopenhag Üçlemesinin ilki Çocukluk kitabının giriş cümleleri…
132 syf.
·
Puan vermedi
Yazarın odak noktasının içten dışa, bireyselden toplumsala doğru değiştiğini görüyoruz. Sisifos'tan Asi'ye doğru ilerledikçe bir yazar olarak olgunlaştı ve daha sonra kendisi de önerdiği saçmalık fikrinden rahatsız oldu. Şöyle dedi: “Bu 'Saçma' kelimesinin mutsuz bir geçmişi var ve itiraf etmeliyim ki artık beni oldukça
Denemeler
DenemelerAlbert Camus · Say Yayınları · 1998529 okunma
Eğlenceli de anlatmış ;))
Şimdi olduğumuz şekilde dünyaya gelmemizin ve böyle tuhaf ailelere doğmamızın nedeni, 1) Sadece öyle olmasıdır (buna hemen hemen kimse inanmaz), 2)Benliğin bir planı vardır ve bizim bezelye beyinlerimiz bunu çözemeyecek kadar küçüktür (birçoğu bunu umut verici bir fikir olarak görür), 3)Yanlış Zigot Sendrotnu nedeniyle böyledir (şey...evet, belki..., ama nedir bu?). Aileniz sizin bir yabancı olduğunuzu düşünüyor. Tüyleriniz var, pub larımz var. Sizin iyi vakit geçirme fikriniz, orman, vahşi yerler, içsel hayat, dışarıdaki ihtişam demek. Onlarm iyi vakit geçirme fikri havluları katlamaktan ibaret. Sizin için ailenizde durum böyleyse, o zaman siz bir Yanlış Zigot Sendromu kurbanısınız. Aileniz zaman içinde yavaş hareket ediyor, siz rüzgâr gibi atılıyorsunuz; onlar gürültücü ve siz sakinsiniz ya da onlar suskun ve siz şarkı söylüyorsunuz. Sadece bildiğiniz için biliyorsunuz. Onlar kanıt ve üç yüz sayfalık tez istiyorlar. Emin olun, bu bir Yanlış Zigot Sendromudur. Bunu hiç duymadınız mı? Pekâlâ, Zigot Perisi bir gece kasabanızın üstünde uçuyordu ve sepetindeki bütün küçük zigotlar heyecanla hoplayıp zıplıyordu. Aslında sizi anlayacak ana babalar için ayrılmıştınız, ama Zigot Perisi türbülansa düştü ve hoop, siz de sepetinden çıkarak yanlış eve düştünüz. Tepetaklak indiniz ve kendinizi, sizin için düşünülmemiş bir ailenin tam ortasında buldunuz. “Gerçek” aileniz üç kilometre uzakta kaldı. Sizin olmayan ve üç kilometre ötede yaşayan bir aileye âşık olmanızın nedeni bu. Her zaman Bay ve Bayan falanca filancanın gerçek ana babanız olmasını istiyordunuz. Zaten büyük olasılıkla onların olması amaçlanmıştı.
Ayrıntı Yayınları
Yakamoz& Papatya[14-18]
Yakamoz'un mektuplarından... Ay yüzlü çiçeğim Papatya, Uzun süredir pek yakındığım bir konuya değinmek istiyorum. Sürekli dolaşıyorsun be kafamda sevdiceğim, tüm fikrimde sen varsın. Düşüncelerim çekiyor teslim bayraklarını birer birer; bir tek sana yeniliyor şu kalp, şu adam, şu garip... Bazen unuttum diyorum kendi kendime. "Bak,
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.