Daha 15 Temmuz gecesinden başlayarak, kutsal mekânlar olarak camilerden seküler kurumlara (TV kanalları, sosyal medya, STK'lar) uzanan bir iletişim yelpazesinde, yeni kurucu güne inandıracak pratikler uygulandı. 15 Temmuz gecesinden itibaren uzun süre geceleri, minarelerden okunan salâlar, camilerde verilen vaazlar, Diyanet'ten gönderilen hutbeler, "demokrasi nöbetleri", TV'lerde yayımlanan ajitatif videolar, reklamlar, cadde, meydan, mekân ve kurumlara verilen "15 Temmuz" isimleri yeni bir inanma sürecinin tekrarlanan referansları, “dipnotları" oldu. Bu süreçle 15 Temmuz "ikonları" da oluşturuldu. Kimi zaman Körfez Savaşı'nda arkadaşını kaybeden Amerikan askerinin acısını gösteren fotoğraflar kopyala-yapıştır kolaycılığında, darbeci Türk askerinin perişanlığını göstermek amacıyla kullanıldıysa da, "direniş" ve "devrim" anlarını gösteren posterler sokaklardaki reklam panolarında geniş bir şekilde yer aldı. Okullarda Atatürk köşelerine ek olarak hazırlanan 15 Temmuz köşelerinde, örneğin öğrencilerin yaptıkları resimlerde, kan içindeki şehitler, tanklara karşı savaşan kahramanlar ya da hayatlarını kaybeden insanların metro istasyonlarında yer alan fotoğrafları, Baker'in tabiriyle "duyguları" harekete geçiren "imgeler" olarak tasarlandi. Adı sonradan "15 Temmuz Şehitler Köprüsü" olarak değiştirilen Boğaz Köprüsü'nde yapılan 15 Temmuz anmalarında insanlar, tam da bu duygularla, kendilerini ulusun yeniden kuruluşundaki aktif bireyler olarak görme potansiyeli üretildi.