Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Pratik, sayısız çeşitlemelerle olayı değiştirebilir...
Sözgelimi savaşın başında Türkler Tuna'yı geçmemize ve Balkanlar'a sarkmamıza olanak vermişler, kalelerini, kentlerini bize terk ederek kazma kürekmiş, pibodi tüfeğinin önemiymiş hiç düşünmeden geri çekilmişlerdi. O sıralar fanatizmi de unutmuş görünüyorlardı. İşin ciddiyetine tamamen Plevne önlerinde vardılar. Derken Plevne kalesinin
Sayfa 975 - 976 Yapı Kredi YayınlarıKitabı okudu
Bakın arkadaşlar biz demiyoruz,onlar diyor.
Anca Bizans tarihçileri, özellikle Balkanlar'daki Türk boylarının neredeyse hepsinin "Hun" tabirinin yanında Scythai adı altında da anmışlar, yine klasik Bizans, Latin ve Ermes tarihçilerinin birçoğu Hunlar'ı İskit adı ile ifade etmişlerdir.
Reklam
Akla gelmeyen Türk
"Jön Türkler" terimi, Osmanlı İmparatorluğu'nun politik söz dağarcığına 20. yüzyıl başlarında girdi. Daha önce Avrupa, Osmanlı İmparatorluğu'ndan bahsederken "Türkiye" terimini kullanıyordu, bazen de Balkanlar'daki Osmanlı topraklarına işaret etmek için "Avrupa Türkiyesi", Anadolu ve Arap vilayetlerine işaret etmek için "Asya Türkiyesi" terimlerine başvuruyordu. Osmanlılar imparatorluklarını "TÜRKİYE" adıyla ANMIYOR, kendileri için de "TÜRK" nitelemesini KULLAN-MI-YORLARDI.
Sayfa 3 - Türkiye İş Bankası Yayınları
Anadolu'da, Balkanlar'da ve Orta Doğu'da Türkler'in meydana getirdiği medeniyet unsurlarının doğu ucu Doğu Türkistan'dır. İşte, bu yüzden Kaşgar'ı gezerken Anadolu'da bir şehri gezer gibi hissettim.
Sayfa 166Kitabı okudu
Tarihimle Yüzleşiyorum!
Türkler 500 yıllık yurdu olan Balkanlar'dan nasıl çıkarıldı? Bu sırada uğradığı katliam ve soykırımlar ne kadar biliniyor? Türk ulusu hesap verecek değil, "hesap soracak" konumdadır. İşte bazı örnekler...
William Loftus Balkanlar'da karşılaştığı bir Türk'e ne düşündüğünü sorduğunda aldığı cevap şudur: "Her şey Allah'tan! Ne düşünebilirim ki, hiçbir şey!" Türklerin kaderciliği imgesel olarak Avrupalının gözünde genellikle onların huzur ve sakinliklerinde yatıyordu. Bacaklarını “terziler gibi" bükerek, yani bağdaş kurarak oturan Türkler çoğu zaman bu sahneye eşlik eden nargileleri ve bahçelerine dalıp giden bakışlarıyla birleştiriyordu. Her şeyi Allah'a havale ettikleri gözlemlenen Müslümanların eylemsizliği ise bu kaderciliğin bir uzantısı olarak algılanıyordu. Bu kaderci eylemsizliğin Avrupalıyı en çok dehşete düşürdüğü alan Türklerin veba karşısındaki sakinlikleriydi. Henry Blount Türklerin vebadan sakınmamalarına, korkmamalarına, özellikle de kendilerini korumaya çalışmamalarına hayret eder. Gemide vebalı bir hizmetçi ölünce diğerleri yanında yerler, içerler, hatta cesedi götürüldükten yarım saat sonra onun yatağında yatmakta bile bir sakınca görmezler. Bunu yapmamaları gerektiğini söyledikleri zaman "alınlarını işaret edip ne zaman öleceklerinin doğdukları zaman alınlarına yazıldığını" ifade ederler. Buna benzer bir olay Edirne yolunda da olur. Göğsü açık veba belirtileriyle dolu bir askeri arabaya alırlar. Orada bulunan yeniçerilerden biri daha önceki şekilde alnını işaret ederek kaderciliğini gösterir.
Sayfa 332Kitabı okudu
Reklam
.... Gelin Birazda Düşünelim: KÖLELİK Kölelik en genel tanımıyla, bir başka insanın “metası” olmaktır. Yani kişisel bir özgürlük ya da söz hakkı sadece sahibi tarafından belirlenmesi ve insandan ziyade “makine” olma durumudur. Dünyada uzun yıllar boyunca çeşitli şekillerde uygulanmıştır. İlk olarak yaklaşık 11.000 yıl önce ortaya çıkmıştır.
Müslüman Türklere "vahşet" isnat edenler, onları kıskanan­lar ve çekemeyenlerdir. "Bu milletin Balkanlar'da ve Avrupa'da vahşet göstermiş olduğu" iddiası, iftiraların en iğrencidir. Müslüman Türkler, Avrupa'ya mazbut bir din ve gayet mükem­mel bir devlet teşkilatları ile gelmiş, yerleştikleri ülkeleri medenileştirmişlerdir. Çiro Truhelka
Sayfa 6 - Nesil Yayınları, 15. Baskı, Nisan 2008Kitabı okudu
Bir kısım Türkler de Museviliğe (bk. Hazarlar) ve Hıristiyanlığa girmişlerdi. Türk nüfusunun çoğunluk meydana getirdiği sahalarda bir menfi tesiri görülmeyen bu yabancı dinler, bu imkanın mevcut olmadığı bölgelerde Türklerin kaybolmalarında rol oynadıkları gibi (Doğu Avrupa'da ve Balkanlar'da Hazarlar, Peçenekler, Uzlar, Kumanlar), 1000 tarihinde resmen Hıristiyan olan Macarların Türk kültüründen uzaklaşmaları, 864'den itibaren Ortodoksluğu kabul eden Bulgarların Türklüklerini kaybetmeleri neticesini vermiştir. Esasen bu dinlerin Türk kültüründeki inanç sistemine uymadığı, mahalli nitelikte kalmalarından bellidir. Yalnız İslam dinidir ki, Türklerin kadim inançları ile birçok bakımdan uygunluk göstermesi dolayısıyle, Türkler arasında yaygın ve Türklüğü takviye eden bir din durumundadır.
Sayfa 303Kitabı okudu
(19.yy) Eğitimin halka indirilmesi, yaygınlaştırılması bu asrın en önemli bir gelişimidir. Ve müslüman Türkler kadar, diğer Müslüman unsurları, gayrimüslimleri de kapsar. Şu kadarını ifade etmemiz gerekir; eğitimin kurumsallaşmasında ve modernleşmesinde imparatorluğun gayrimüslim milletleri ve Arabistan ve Balkanlar gibi yerlerdeki unsurlar Türklerden daha önce gitmişlerdir. Bunun da neticelerini bilhassa Balkan Savaşı sıralarında ve bu ülkelerde milli devletlerin doğuşunda görmek mümkündür
419 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.