Galiba zamanın göreceliği en çok aşkta, savaşta, bir de has­talıkta ortaya çıkıyor. Dünyanın kalanı için akrep üç aşağı beş yukarı benzer şekilde soksa da, bu üç grupta ayakta kalmaya ça­lışanlar için zehrini başka türlü akıtıyor.
Henüz tutuşmamışken şafak ateşi, Yoldaki seyyahların ay ışığı kaybından da Hüzünlüdür. Aydınlık yüzünün ufkumdan silinişi...
Sayfa 54 - İthaki YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Travma semptomlarıyla başa çıkmak yeterince zorken buna bir de, bu semptomları yaşamakta oluşumuzun nedenini ya da bir gün son bulup bulmayacaklarını bilmiyor olmanın yarattığı anksiyete eklenir. Anksiyete beklenmedik bir anda çeşitli nedenlerle baş gösterebilir; buna eşinizin arkadaşla- rınızın ya da akrabalarınızın artık hayatınızı ele almanız gerektiğinde fikir birliğine varmalarından kaynaklanan derin acı da dahildir. Sizden normal davranmanızı beklerler çünkü şimdiye kadar semptomlarınızla yaşamayı öğrenmiş olmanız gerektiğine inanırlar. Semptomlarınızın hafiflemesi için hayat boyu rejim yapmanız, ilaç kullanmanız ya da terapi görmeniz gerektiğine dair tavsiye ve yönlendirmeler nedeniyle kendinizi umutsuz ve çaresiz hissedersiniz. Semptomlarınızdan başka insanlara bahsetmekten korkabilir ve yabancılaşabilirsiniz çünkü semptomlarınızın başkaları tarafından yaşanamayacak kadar garip şeyler olduklarına inanmaya başlarsınız. Kimse- nin size inanmayacağından kuşkulanabilir, belki de delirmeye başladığınızı düşünebilirsiniz. O garip ağrınızın ne olduğunu anlamak için tahlil ve test yaptırma aşamasında üç dört tur dönüp dolaştıktan ve en nihayet teşhis için gerekli küçük bir ya da birkaç operasyon geçirdikten sonra gittikçe artan fatura- ların yarattığı ek stres de cabası olur.
"Şu spagetti otellerde en yüksek bahşiş ne kadardır?" dedi sonra. "İki üç dolar gibi bir şey." "Tamam. Komilere beşer dolar dağıt. Santralda çalışanlara da. Danışmadakilere de onar dolar ver; içlerinde Londra'ya gittiğin günü, oda numaranı, ya da seninle ilgili sorular soran birini anımsayan çıkarsa on dolar daha vereceğini söyle. Birkaç gün işleri oluruna bırak; belki bir şey çıkar, belki çıkmaz."
Sayfa 138 - Can Yayınları
"Cumhuriyet beni eğitti , öğretmen yaptı."
“Dikenlerin arasından çıkıp gelmiş bir yazarım ben. Yüzyıllarca karanlıkta bırakılmış köylerin birinden, Akçaköy’denim. Ailem yoksuldu. Kır bayır kırk iki dönüm toprağımız vardı. Birkaç yerde anlattım, anam babam okuma yazma bilmiyordu. Köyümüze geçten geç açılan ilkokul yalnızca üç sınıflıydı. Evimizde bir tek kitap yoktu. Cumhuriyet beni götürdü, açtığı Köy Enstitüsünde eğitti, öğretmen yaptı; elime kalem verdi yurdun yazarları arasına kattı. Şimdi düşünüyorum, yokluktan geliyorum.”
Sayfa 17 - Evrensel Basım Yayın 1. Baskı 2000Kitabı okuyor
Bir ölümün nedeni onlarca, bundan önceki ölünün evin kapısından çıkarken başının ayaklarından önce çıkmasıydı; bir yangının nedeni, bir köpeğin üç gece pencerenin altında uluması idi. Bu yüzden ölülerin evden daima ayakları önde çıkmasına dikkat ederler; ama aynı yemekleri aynı oburlukla yerler; eskisi gibi ot üstünde uluyan köpeği döverler veya kovarlar ama gene de çıranın kıvılcımlarını çürümüş döşemenin aralıklarına kaçırmaktan geri kalmazlardı.
Reklam
Yakın zaman önce yapılan bir araştırmaya göre son üç yılda travmatik bir olaya maruz kalan insan sayısı erkek ve kadınlarda ayrı ayrı binleri aşıyor. En sık adı geçen travmalar ise şöyle: tecavüze ya da fiili saldırıya uğramak, ciddi bir kaza geçirmek, birinin öldürülmesine ya da yaralanmasına şahit olmak. Amerika'da sokakta yaşayan
İran cephesi sivillerin bombalanmasını savunurken, muhalifleri "emperyalizmin ve dış güçlerin maşası" olarak tanımlasa da, bizatihi Tahran'ın kendisi Suriye'de bir 'dış güç'. Dahası İran, hem ABD hem de Rusya ile farklı alanlarda ittifak halinde. Suriye'yi Rusya'yla birlikte 'savunan' İran,
Sayfa 16 - Ketebe
Belki birilerini sevebilmek için onları haddinden fazla tanımak gerekiyordur, ama birinden kırk üç yıl boyunca nefret etmişsen onu da haddinden fazla tanırsın, madem öyle belki öylesi daha iyidir, belki daha hoştur, çünkü kırk üç seneden sonra artık seni şaşırtamaz, çok memnun edemez ya da çileden çıkaramaz.
Sayfa 15
Elimde olan okuduğum en kıymetli ve güzel kitabım 1935 Moskova büyükelçimiz vasıf cinar Çankaya ya geldi Mustafa kemal çalışma odasindaydi dalgın dalgın kitap okuyordu vasıf Çınar bosbogaziik etti paşam bu denli kitap okuyarak kafanızı yoruyorsunuz siz Samsun'a çıkarken böyle kitap okuyarak mi Çıktınız deyiverdi Mustafa kemal gülümsedi bu tür laflari çok sık duyuyorum işi gücü yok ! Herhalde kitaplarla uğraşıyor diye dedikodumu yapıyorlarmış .. Çocukluğumda da boyleydim elime üç beş kuruş geçince muhakkak yarısını kitaba verirdim eğer aksini yapsaydım ATATÜRK olamazdım dedi... 23 Nisan bayramı kutlu olsun
Reklam
Sultanın Arap tebaası içerisinde bağımsızlığı hedefleyen az bir kesim varken, ister sultanın Arap eyaletlerinde, isterse Kahire'de İngiliz "koruması" altında olsun, Arapça konuşan entelektüellerin çoğu gururlu bir şekilde kültürel miraslarının farkındaydı. Bu genellemeye bir istisna kökenlerini 7. yüzyıldaki Arap fatihlerin öncesine dayandıran bir Lübnan milli kimliği oluşturmak isteyen bazı Marunî entelektüeller tarafından ortaya konuldu. Ancak onlar azınlığın içinde farklı bir azınlık gruptular ve Butrus el-Bustani (ö. 1883) gibi Beyrut'taki diğer Hıristiyan entelektüeller mezhepsel sınırların ötesinde bir Arap kültürel birliği kavramını benimsedi, Müslüman entelektüeller için Arap geçmişiyle duyulan gurur Osmanlı idaresinin ilk üç yüzyılı boyunca hâkim bir motifti. Sadece bu gurur imparatorluğun son yüzyılında yoğunlaştı.
Sayfa 220Kitabı okudu
Tüm canlıların yaşamsal faaliyetlerini sürdürmek için ATP molekülüne ihtiyaçları vardır. Canlılarda ATP molekülü; fermantasyon, oksijenli ve oksijensiz solunum olmak üzere üç farklı yolla elde edilmektedir. Her üç yol için de ortak basamak glikozun parçalanıp ATP üretmesidir.
Sayfa 109
“Sadece dış görünüşü hoşuna gitmediği için bir insanı reddederek iyi bir şeymi yapmıştı?”
"Ah şu entelektüellerin üç milimetrelik iris aralığından beynin içine tüm bu bilgileri aktarmak için sarf ettikleri bitip tükenmeyen çabalar."
Azizim! Sen o sultanları gözünün önüne getir ki onlar dünyaya geldiler. Lakin dünyaya itibar etmediler. Dünyanın arkasına düşüp hırsla dünyalık toplamaya çalışmadılar. Ahiret amelleriyle meşgul oldular. Onlar, bu dünyanın ahiret yolunun üzerinde bir yol uğrağı olduğunu anladılar. Buna aldanmak olur mu? Yol tedarikinde bulunup kafileden ayrılmadılar. Bu dünyaya gönül verip aldanmadılar. Aziz kardeşim! Temiz ve pak erler ile aziz canları gör. Onlar bu dünyaya aldanmadılar. Allah-u Teâlâ kendilerine ne verdi ise nefislerinden kestiler. Kendi nefislerine vermeyip fakirlere dağıttılar. Açları doyurup, çıplakları giydirdiler. Muhtaçları arayıp buldular. Kapılarına gelenleri mahrum etmediler. Darda kalanların gönüllerini ferahlattılar, işlerini gördüler. Şu hadis-i şerifi kendilerine düstur edindiler: “Bir kimse, din kardeşinin bir işine yardım etse, Allah-u Teâlâ da onun işini kolaylaştırır. Bir kimse, bir Müslüman’ın sıkıntısını giderir, onu sevindirirse, kıyamet gününün en sıkıntılı zamanlarında Allah-u Teâlâ onu sıkıntıdan kurtarır.” Akıllılar, bu dünyada şu üç şey ile meşgul olurlar. Böylece onlar herkesin üzüldüğü gün, bayram ederler: 1) Dünya seni terk etmeden sen dünyayı terk edesin. 2) Her şeyden kurtulasın. 3) Rabb’inle buluşmadan, Rabb’in senden razı olsun. Bunlara riayet eden kimse, Allah-u Teâlâ ile görüşüp kabrine öyle gider.
Resim