Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Gönlünü bağladığın nice insanın bazen çıkar uğruna, bazen başkaları uğruna, bazen de hiçbir sebep göstermeden seni terk ettiklerini görürsün. Artlarından günlerce üzülür, belki gözyaşı dökersin. İşte tam da seni yüzüstü bırakanların üzüntüsünün gönlünü sıktığı o anda şu cümleyi haykır kendine bağıra bağıra: "Peygamberle yola çıkan bin adamın üç yüzünün geri döndüğü bu dünyada Allah'tan başka ne bir dost ne de bir yardımcı var insana." Üç yüz kişinin geri dönmesi üzerine kalan yedi yüz kişi yollarına devam etmişler ve Uhud'a varmışlardı. Artık sadakat sahipleri ile nefsine köle olanların ayrılması için inceden inceye şiddetli imtihanların yaşanacağı o zaman gelmişti."
Sayfa 137
Nitekim uhud gününde islam ordusunun mağlubiyetine sebep ne ise bugünde islam ümmetinin mağlubiyetine sebep aynıdır. Dünya sevgisine kapılan müslümanlar asli görevlerini terk etmiş ve islam düşmanları bu zaaftan yararlanarak galip gelmişlerdir.
Reklam
''Uhud; umuttur.''
Sayfa 54 - Edebiyat Dergisi YayınlarıKitabı okudu
Uhud...
Müşrikler, Efendi- miz'in (sas) bulunduğu yeri ok yağmuruna tutmuş- lardı. Hz. Talha kendini Allah Resulü'nün üzerine atmış, O'na canlı kalkan olmuş: 'Anam babam sana feda olsun Ya Resulullah! Sakın başını kaldırma yoksa sana ok isabet eder." diyordu. Hz. Talha (ra) kendine isabet eden oklara aldı- rış etmeden Uhud'da melekleri bile imrendirecek bir kahramanlıkla mücadele ediyor ve tüın iman sa- hiplerine örnek olacak şu sözü haykırıyordu: "Nahruke nahri, demuke demi Ya Resulul- lah!/ Canım canına, kanım kanına feda olsun Ya Resu- lullah!"
Yaradanı bilen, yaradılanı, sevmemek olur mu?
Görüyorum ki "hoşgörü" maksadını aşmış şekilde gönüllere yer etmiş. Benim gibi iman etmeye çalışan sevgili kardeşlerim, Abese suresini defalarca okumanızı tavsiye etmekle birlikte, size Allahı, peygamberi ve kitabı inkar eden ve ortak koşanlara ayetler açıktır. Hoşgörü yani hoş görmek manası ise mazlumu, mağduru, ihtiyaç sahibi, yetimi, öksüzü, yolda kalmışı, yardıma ihtiyacı olanı, yaralı, hasta olanı hoş görmek bizim iman ve inancımıza örtüşür. İman etmeye çalışan sevgili kardeşlerim, Peygamber efendimiz uhud ve bedir de kimlerle savaştı, lütfen hoşgörü veyahut da buna benzer terimleri iman etmeye çalışan ve yaratanı tanıyıp sevenler üzerinden değerlendirelim. Elbette bizler fani kullarız ve beşeriz muhakkak ki şaşarız, hoşgörü üzerinden dem vurup ancak yapılana hoşgörü gösterememek ise buradaki fikir karmaşasısının bir örneğidir. Allah en büyüktür. Vesselam.
Hudeybiye anlaşmasının ılıman ikliminde Halid de kendince bir iç hesaplaşmaya girişmişti. Bunlar başlangıçta bir askerin kendini sigaya çekmesi şeklindeydi. Asker olarak yeteneklerinin farkındaydı ama bir türlü içine sindirebileceği bir zaferle kucaklaşamamıştı. Her nasılsa zafer ondan kaçıyordu! Uhud'da, tüm ustaca manevralarına rağmen Müslümanlara son darbeyi vuramamıştı. Peygamberin askerlerini sahaya konumlandırmasına ve dezavantajlarına rağmen savaşı Kureyşlilerin üzerine yıkma tarzına hayran olmuştu. Hendek Savaşı'nda da zafer Kureyşlileri sıyırıp geçmişti. Kureyşliler sayıca ve mühimmat olarak o kadar üstündü ki zafere kesin gözüyle bakılıyordu. Oysa Kureyşliler aslanlar gibi gittikleri cepheden fareler gibi döneceklerdi.
Sayfa 58 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Halid, Kureyş ile Müslümanlar arasındaki ilk yüzleşme olan Bedir Muharebesi'ne katılmadı; ancak 625'te Uhud Savaşı'nda sergilediği liderlik, ibrenin Kureyş kabilesine dönmesinde ve Müslümanların çekilmesinde çok önemli bir rol oynamıştı. 627'de Müslümanlara karşı yapılan Hendek Savaşı ile sonuçlanan saldırı, Halid'in Müslümanlara karşı son kılıç çekişi olacaktı.
Sayfa 58 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Halid bin Velid, Mekke'de İslam Peygamberine karşıtlığı ile ün yapmış Kureyş kabilesine mensuptu. Üstelik İslam düşmanlarının ilk Müslümanları boğmak için kalkıştıkları Uhud Savaşı'nın kazanılmasında da çok önemli bir rol oynamıştı.
Sayfa 57 - Timaş YayınlarıKitabı okudu
Herkesin sırat-ı müstakîmi ayrıdır. Herkesi seviniz. O zaman cephe olur. O zaman Bedir olur. Uhud olur. Cihâd olur.
Sayfa 190Kitabı okudu
Medine'ye gelindiğinde mescidin yeri belirlenmişti. Efendimiz'in (sas) devesi Kasvâ, Sehl ve Süheyl isimli iki yetim gencin arsasına çökmüş, onlar arsalarını vakfetmeyi düşünmüşler, Efendimiz (sas) kabul etmemişti. Kim alacak bu arsayı, diye şöyle bir bakınca Efendimiz, o esnada Ebû Bekir kimselere bırakmadan o işin de ilki olmuştu. (İbn Seyyidinnâs, Uyûnü'l-Eser,I,196) Bugün milyonlarca insan orada namaz kılıyor, her kılan Ebû Bekir'in hanesine sevap yazdırıyor, kim geçebilir onu, mümkün mü? Bedir'de, Uhud'da, Hendek'te, Hudeybiye'de, Hayber'de, Tebûk'ta hep önde hep önde... Hiçbir hayır yok ki o ikinci olsun! O, tek bir yerde ikinci idi, o ikinciliği de Kur'ân'a geçti. (Tevbe 9/40) Sevr Mağarası'nda ikinin ikincisi idi, onun dışında her hayrın birincisiydi, sahâbenin incisiydi, evveli, ilkiydi!
Sayfa 43 - Siyer YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Evet muhabbeti iktiza eden İslâmiyet ve insaniyet, Cebel-i Uhud gibidir. Adaveti intac eden esbab, bazı küçük çakıl taşları gibidir. Muhabbeti adavete mağlub ettiren adam, nazar-ı hakikatta Cebel-i Uhud'u bir çakıl taşından aşağı derecesine indirmek kadar ahmakane bir harekettir.
Sayfa 349 - Envar NeşriyatKitabı okudu
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.