Bugün her zamankinden daha farklı, uyanmadım. Dünüm ya da bir önceki günüm nasılsa o monotonlukla çıktım yataktan. Ne bir eksik bir fazla. Yer soğuktu, çıplak ayakla daha hissedilir oluyormuş, birde beden yeni yataktan kendini çıkarınca, bütün vücuda bir titreme, bir kendini soğuğa alıştırma süreciyle boğuşuyor. Olsun, alışıyoruz sonra her şeye
Sene 1942, Sisifos Söyleni’nin basım yılı. Aynı zamanda II. Dünya Savaşı’nın gittikçe acımasızlaştığı yıllar… İnsanın değerinin sorgulandığı ve adeta bir hiçmiş gibi sokaklara fırlatıldığı yıllar… O gün yaşayanların bir ertesi gün yaşayacağının hiçbir garantisi yok. Silahlar evlerinin kapılarına kadar dayanmış...
Bu inanılmaz buhranın yarattığı
Bu kitap maalesef yaşanmış gerçek bir olaya dayanıyor. Okunma sayısına bakacak olursak pek fazla okurun dikkatini çekmemiş ya da bu kitaptan insanların haberi olmamış. Tıpkı Aziz BineBine ve arkadaşlarından haberdar olmadıkları gibi. Burada yazdıklarım kitabın okura vermek istediği mesaj karşısında son derece değersiz ve yetersiz kalacaktır.
Mia hayat zor dediğinde insanlar daha zor demeyi çok istedim ve bunu benden duymanı diledim. Ancak bunu sana ne yüzyüze ne de yazılıyla dile getirebilirdim. Benim dünyamda canlılar her zaman hareket halindedir. Durmadan bir şeylerden ya da bir yerlerden bir yerlere gider ve gelirler. Bunun en altına indiğimde ise iki durumla karşılaşıyorum: Korku
Gittikçe geliştiğimizi düşünüyoruz değil mi? Teknolojiler, altyapılar, inovasyonlar gözümüzü kamaştırıyor. Peki insanlık, insanoğlu nereye gidiyor? Bunun farkında mıyız? Kazançlarımızın bize kaybettirdiğinin, zaferin kaybetmeye eşit olduğu bir ilerlemenin.
H.G. Wells tam da buna ışık tutuyor aslında.
Bilim adına sağlam temellerle zaman
"İki liraya rahatlayın, iki liraya rahatlayın" diye bağırıyordu adam, kirli sakallı ve neşeliydi.
Ürkek bakışlarıyla yaklaştı mahçup bir delikanlı. "Hemen mi?"diye sordu.
Müşteriyi gören satıcı her zamanki neşesiyle tekrarladı. "Hemen tabi abi ,sadece iki lira"
Tereddüt içindeydi delikanlı, soğuk terler
Karamsarlık sarar tüm hucreleri;
Her şey üstüne üstüne gelir
Artık çıkacak bir yolun yokmuş gibi hissedersin.
Boşuna yaşadığını düşünür
Ölmek istersin
Hiç bir şey yolunda gitmez
Ve karanlığa doğru yol alır
Dizlerimi göğsüme çekmiş yatakta oturuyorum. Gözlerim doluyor ama bir türlü yaş akmıyor. Bütün göz yaşlarım kalbimin etrafinda bir göl oluşturmuş sanki.