Her şeyin bir zamanı var ve her şeyin bir nedeni...Hayatı kabullen. Her şey olması gerektiği gibi, korkma Sen de tam olman gereken yerdesin. Kalpten istediğin şeye ulaşmak için, zihninden geçenleri değil, tam da ihtiyacın olan deneyimleri yaşayacaksın Sakin ol. Geç kalmadın. Erken de değil. Kaç yaşında olduğunun bir önemi yok... Kimlerden ileri ya da geri olduğunun da...Kaç yaşında hissettiğinin, kendini nerede görmek istediğinin ve şu an nerede olduğunun farkında olman mühim...Yaşaman gerekeni yaşıyorsun sadece. Ne bir eksik ne bir fazla... Bil ki kusursuz bir düzen var senden gayrı İlmi ve iradesi dışında yaprağın bile kıpırdamadığı bir yaradan var, hatırla Beklentilerinin farkında ol ve onları minnetle değiştirmeyi öğren. Kanaat etmeyi ve şükretmeyi unutma. O vakit göreceksin ki mucizenin kendisisin aslında Mucize SENSİN.
1) Mutlu olabileceğin, onunla hiperaktif çoçuklar gibi eğlenebileceğiniz, toplum ne der? Gericiliğinden uzak biriyle evlenmişsindir umarım.
2) iyi, neşeli, vicdanlı olmanın grekliliklerini kavrata bilen bir babasındır umarım. "İyi bir eğitim ailede başların" sorumluluğunu üstlenip bunun şartlarını yerine getirmişsindir, yoksa geçmişteki ben seni bulur vicdan azabından öldürürüm.
3) Denizi olan bir şehire taşındın değil mi bunak?
4) Yüzmeyi öğrenmiş, yamaç paraşütü yapmış, ilk kitabını çıkarmış, İstanbul'u gözlerin kapalı dinlemişsindir zaten.
5) Tek bir ideolojin olan; vicdanlı bir birey olmak anlayışından zerre sapmamış ol. Unutma hiçbir ideoloji uğruna ölmeye ve öldürmeye değmez.
6) Özgür olup, topluma ve onun dayattıklarına sırt çevirip kendi kararlarını sadece kendine danışarak almamışsan, onların sığ düşünce kalıntılarından beslenip ona göre bir hayat kurmuşsan kendine çabuk terk et bu evreni. Anladın mı moruk?
Arif Bilgili
Elinde ufak bir bavul, gerçek dünyada belki yanıp tutuştuğun markaların hepsinden uzaksın. Zira burada ayakkabı giymek bile, kavgaya hazırlanmakla eş değer sayılıyor. O pahalı ayakkabıların hükmü yok anlayacağın. Bulutları, çimenleri, herşeyi özleyebileceğin bir mekana uğurlanıyorsun. Köstekli saat tıkırtısıyla ilerleyen
Dostoyevski'nin Sibirya sürgünü sırasında kardeşine yazdığı mektuptan:
“Kur’an-ı yolla bana. Sonra Kant’tan, Hegel’den kitaplar yolla. Geleceğim bütün bu kitaplara bağlı… Şimdi romanlar dramlar yazacağım. Ama okuyacak daha çok, pek çok şeyim var. Beni unutma sakın.”
Arkadaşlık iki insanın birbirine günlük rapor vermesi, hayatlarının tüm detaylarını paylaşması demek değildi. İki insanın birbirine iyi gelmesi yeterliydi bana kalırsa.
Yerin seni çektiği kadar ağırsın,
Kanatların çırpındığı kadar hafif..
Kalbinin attığı kadar canlısın,
Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç...
Sevdiklerin kadar iyisin,
Nefret ettiklerin kadar kötü..
Ne renk olursa olsun kaşın gözün,
Karşındakinin gördüğüdür rengin..
Yaşadıklarını kâr sayma:
Yaşadığın kadar yakınsın sonuna; ne kadar yaşarsan