Yazmak mı iyileştirir, yoksa yazacaklarını her gün içine içine susmak mı? Kendine kendinle üflediğin her mumla hayat, her mumda her yaşının alaycı gülüşleri , her dilekte bir umut kendini sarabilmeyi, o vakit şimdi , elde ne var? Her şeyin içinde hissizlik! Hadi gülümse. Kendi kendine de susamazsın be kadın, konuş! Şu cümleleri çarpıp da duvara bağır. Kimsenin saramadığı gibi sar kendini şu kolların hala kalkıyorken, kendine üflemekten mutlu ol tüm mumları hala nefesin varken. Ama yok insanız sonuçta, daha fazlasını beklemekten kaçırırız mutlu olmayı, sakinliğe yumulmayı, kendine mektuplar yazmayı, vardır ya hani hep bir şarkı, açınca içini içten içe zehirleyen, yavaş yavaş bırakan zehrini, günler sonra bile aniden ve sessizce vuku bulur ya o sözleri bedende, ok misali, hayatının en güçlü zelzelesinin sana bıraktığı en zehirli sorudur bu soru, sonuçsuz, sonsuz olasılık, karadeliğin olmuştur o cümle;
acaba nasıl olurdu…Üzgünüm, çök bir köşeye, yak sigaranı, çek kuvetle içine, şimdi Dinle; panzehir yok! Bir ihtimal unutuş saatlerinde uyuşur, hatırlamayı da hatırlamamaya çalışırsın, içsel savaş alanında boğazında keskin kılıç, zifiri gece gibi çöker üstüne o cümle. Sarmaşıktır zehirli, sarar ya hani tüm beynini karabasan gecelerde “ Nasıl olurdu”
Sahi nasıl olurdu?