Kitap körlük salgınına yakalanan kişileri ve toplumu ele alıyor.Öyle ki gün sonunda gözleri gören hiç kimse kalmıyor,bir tek kişi dışında.İnsanı hayvandan ayıran tarafları var ,akıl,ahlak gibi.Bunlara sahip olmayan insan birer hayvana,hatta hayvandan daha aşağıya bile düşebilir.Elinde geriye kalan şey ise yaşama dürtüsü ve bunu gerçekleştirirken uyguladığı 3 yöntem.yemek,dışkılamak,cinsellik
Kitapta kurgulanan şey bu ve aslında oldukça ilginç ve dikkat çekici ama,...işte aması var.
Yazarın kitapta kullandığı dil çok sert, çok rahatsız edici, çok tiksindirici. Vahşetin hüküm sürdüğü, türlü türlü iğrençliklerin meydana geldiği ,mide bulandıracak kadar cinsel saldırıların içinde yer aldığı ,fazlasıyla ayrıntılı işlenmiş bir kurgu hikaye var. Satırları atlayıp atlayıp okumak bile yetersiz kalıyor.
Filmler ,diziler ile ilgili tartışmalar olur ya hep,bir kesim zihinler bu kadar kirlenmemeli derken diğer kesim bunlar gösterilmeyince yok mu oluyor, gerçekleşmiyor mu hayatta diye karşılık veriyor ya, işte ben zihinler bu kadar kirlenmemeli kısmında olanlardanım. Dünya da her türlü iğrençlik var-ki keşke olmasa- ama korunmak, dünyanın daha iyi bir yer olmasını sağlamak, var olan sorunları bilmek için türlü türlü yollar var. Bunları ifade etmek için sayısız kelimeler var. Çamura bakmak yerine ,onun da farkında olup lotus çiçeğine bakmayı yeğlerim. Çünkü bilirim ki neye bakarsan, onu görürsün