Sahi! Yaşayabileceğim bir hikaye var mı sen de aynadaki sima'm.
Bunu ben soruyorum hayat değil, insanlar değil.
Acıların hiç değil,sadece ben yani gerçeğin.
Sesini yıllarca kestiğin tek doğrun...
Vitya, insanlar sanki önlerinde uzun yıllar varmış gibi yaşıyorlar. Bunun aptalca'mı yoksa akıllıca mı olduğunu anlamak olanaksız, ama böyle bir şey var.
Kim o Olric?
Kapıcı, efendimiz.
Ne istiyor Olric?
Çöp var mı diye soruyor efendimiz.
Bi'tap bedenimden ala çöp mü olur Olric? Söyle taşıyabiliyorsa beni alsın Olric.
Olur mu efendimiz,çileyle yoğrulmuş ömrün ederi bu olamaz efendimiz.
Ya ne Olric. Bunca şeyden sonra göğsümüze nişan takacak değiller ya.
Ama efendimiz…
Kapat kapıyı Olric üşüyorum.
- Benim ellerinize ihtiyacım var. Konuşmanıza ya da aklınıza ihtiyacım yok. Şanslıyım ki şu eller sabırla, tahammülle ve azimle, öğrendiğiniz gibi gerçek bir mümine ait. Bu işi halledebilecek en iyi kişi sensin.
+Ne yapmam gerektiğini anlatmıyorsun.
- Biliyorum kararım senin inançlarına aykırı. Hayatı Allah'ın verdiğine ve uygun gördüğünde onu alacağına inanıyorsun.
Fakat insanın devam edemeyeceği bir an gelir.. tükenmiştir ve harekete geçmek için Allah'ı bekleyemez. O yüzden kendisi, harekete geçmeye karar verir. O an, "intihar"ın adlandırıldığı zamandır. O zaman "intihar" sözcüğünün, sadece sözlüklere konulsun diye bulunmadığını anlarsın. O eylemsel bir uygulama olmak zorundadır, işte o an uygulama vaktidir. İnsan uygulaması üzerinde bir karara varmalıdır.
+ Gerçekten anlamıyorum! Bana ne yapmam gerektiğini söyle. Yapabileceğim bir şeyse, senin için yapacağım.
- Kendimi bu hayattan kurtarmaya karar verdim. Ne için mi? Bu anlamana yardım etmeyecektir ve bunun hakkında seninle konuşamam, anlayamazsınız.
Anlamayacağınız için değil çünkü benim hissettiklerimi hissedemezsiniz. Duygularımı anlayıp paylaşabilirsiniz bana merhamet gösterebilirsiniz ama acımı hissedebilir misiniz? Hayır.
Acı çekersiniz ve ben de çekerim. Sizi anlarım. Acımı anlayabilirsiniz ama onu hissedemezsiniz.
Merhaba arkadaşlar. Mutlu geceler ve nasılsınız? Uzun yıllar sonra yeniden Oscar Wilde ve onun özlediğimiz kalemine geri dönüş yaptık. Birkaç eserini okuyarak bu seriyi tamamlayacağız. Hiç yumruk yediniz mi diye başlamak istiyorum bu kitaba da. Çünkü Wilde’nin bu kitabı tam olarak bu etkiyi yapıyor hatta yeri geliyor daha fazlasını da yapıyor. Ben
Buraya milletin ne halt yediğini, ne yaptığını görmek ve onlara gönderme yapmak için ileti yazmaya gelen bir tayfa var.
Ahiret tarafını konuşmaya gerek bile duymuyorum, herkes neyin ne olduğunu biliyordur. Ama en azından kitap platfomunda biraz da olsa kitap alıntıları okumuş olsalardı; soru eki olan ‘mi’ ile zaman eki olan ‘miş’i karıştırmamış olurlardı. Veyahut her iletilerinde ‘direkt’ kelimesini direk olarak yazmazlardı. Yani bazen insan başkalarına bakarken kendinden birçok şey kaybediyor, farkında bile olmuyor…
Aslında her şeyin derinine inildiğinde bir olmak kavramı ortaya çıkar. "Bizler tek kanatlı melekleriz ancak birbirimize sarılmak suretiyle uçabiliriz." der Mevlana. Sufiler dönerken bir eli yukarıyı bir eli de aşağıyı gösterir. Bu hareket gökyüzüyle yeryüzünün birleşmesini işaret eder. Aslında doğada var olan her şey birbiriyle bağlantılıdır yani doğa tam anlamıyla iç içe geçmiş bir yığındır. Hiçbir şey tek başına diğerlerinden arınmış olarak var olamaz. Her şey, içinde bir diğerine dair izler barındırır.
-Yani günümüzde yaşayan her şey?
-Evrenin var olduğu günden bu yana bu bağlantı hiç kopmamıştır. DNA'yı düşünün. Bir veritabanına benzer ve sadece yüzde 2'si bizi biz yapan özellikleri barındırır. Geriye kalan kısmı tüm evrimsel süreçten gelen bilgileri barındırır. Yani ilk insanların bilgileri şu an DNA'mızda mevcut.
-Evrenin var olduğu günden yok olacağı güne kadar kopmayacak bir bağlantıdan mi söz ediyorsunuz?
-Kesinlikle. Ve mana aleminde beş duyuya ihtiyaç olmadığı vurgulanır. Dünyayı algılamamıza yarayan duyular yanıltıcıdır ve gerçek alemde hiçbir vasıfları kalmaz. Yine sahip olduğumuz bütün duyuların birleşiminden oluşan ve bizi üst akla yakınlaştıracak tek bir duyudan bahsedilir. Kalp gözü, ilahi his ya da duru görü ama ilginçtir ki tüm bunlara giden yol yine beş duyudan geçer. Madde alemini deneyimlemeden diğer aleme geçiş imkansızdır. Bir ölümlüye aşık olmadan ilahi aşka erişmenin ya da yaratılmışları sevmeden yaratıcıyı işitmenin mümkün olmadığından söz eder.
Demedim mi bu hasret bitirir seni
Ay dolanır gider, yalnız kalırsın
Her gün yeni baştan dağılır, ufalırsın
Demedim mi yüreğim sevme!
İşte ne gözyaşı, ne yemin, ne söz....
Geri dönen hangi güvercinin var?
Senin hangi çiçeğini sakladı bahar?