Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yenişehir civarı Sultan Bayezid'in ve Cem'in askerleriyle doluydu. İki kardeş taç ve taht için çarpışacak; maiyetlerinde bulunan bedbaht halk menfaat emellerine kapılmış, yoktan yere hayatından olacaktı. Gerçekten de öyle oldu...
Sayfa 29 - Karbon kitaplarKitabı okudu
BRENDA CHAPΜΑΝ YÖNETMEN
Bir zamanlar, kıvırcık kızıl saçları olan ve çizim yapmayı seven bir kız vardı. Adı Brenda'ydı. On beş yaşına geldiğinde, Walt Disney Stüdyoları'nı aradı. "Çizim yapmakta gerçekten iyiyim" dedi. "Bana iş verecek misiniz?" Büyüyüp eğitim aldıktan sonra yeniden iletişime geçmesini söylediler. O da aynen öyle yaptı. Kaliforniya'da bir sanat okulu olan CalArts'ta karakter animasyonu üzerine eğitim aldı. Birkaç yıl sonra tam da hayal ettiği yerdeydi: Los Angeles'ta Disney'in animasyon filmleri için çalışıyordu. Kısa bir süre sonra, az sayıdaki kadın animasyoncudan biri olduğunu fark etti. "İşte o zaman, filmlerdeki prenseslerin neden o kadar çaresiz olduğunu anladım; hepsi erkekler tarafından yaratılmıştı" dedi. Kendi kendine yeni bir prenses tipi yaratmaya söz verdi: güçlü, bağımsız ve... "...Cesur" diye düşündü. "Ne müthiş bir film ismi!" Cesur filmindeki Prenses Merida hiç de çaresiz değildir. Harika bir okçudur, atını dörtnala koşturur, ayıları yener, inanılmaz maceralar yaşar. Brenda bu karakteri yaratırken küçük kızı Emma'dan esinlenmişti. O da annesi gibi güçlü, özgür ruhlu bir kız! "O benim Meridam... ona hayranım." Brenda, filmiyle bir Oscar, bir de Altın Küre kazandı. Brenda aynı zamanda, Güzel ve Çirkin, Küçük Denizkızı, Aslan Kral gibi pek çok ödüllü filmde çalıştı. Mısır Prensi filmiyle, önemli bir Hollywood stüdyosu için yapılan bir animasyonu yöneten ilk kadın oldu.
Reklam
Toplum ile ilgili sözler Bu sayfada toplum ile ilgili sözler bulacaksınız. Deli, sağlıklı bir toplumun garip davranan sağlıksız bir bireyi değildir. Sağlıksız bir topluma sağlıklı bir tepki vermektedir ve belki de söyledikleri gerçekliği simgelemektedir. - R.D Laing Hiçbir uyuşturucu, hatta alkol bile, toplumsal hastalıkların ana sebebi
Bursa, Osmânlılara geçmeden önce, şehrde oturan rûmlardan biri gizlice müslimân olmuşdu. Pek yakın bir dostu, bunun sebebini rûma sordu: “Baba ve dedelerinin dînini nasıl olup da, terk etdin?” diye ona sitem etdi. Rûmun cevâbı mânidâr olmuşdu. Arkadaşına bu durumu şöyle anlatdı: —Bir aralık esîr edilen müslimânlardan bir dânesi benim yanıma bırakıldı. Birgün bakdım, bu esîr kapatıldığı odada eğilip kalkıyordu. Yanına giderek ne yapdığını sordum. Hareketleri bitince ellerini yüzüne sürdü ve bana namâz kıldığını, şâyet müsâde edersem, her namâz için bir altın vereceğini ifâde etdi. Ben de tamâha kapıldım. Gün geçdikçe ücreti artırdım. Öyle oldu ki, her vakt için on altın istedim. O da kabûl etdi. İbâdeti için yapdığı fedâkârlığa hayret etdim. Birgün ona “seni serbest bırakacağım” deyince, çok sevindi ve ellerini kaldırıp; benim için şöyle düâ etdi: “Ey Allahım! Bu kulunu îmân ile şereflendir!” O anda, kalbimde müslimân olmak arzûsu meydâna geldi ve o kadar çoğaldı ki, hemen (Kelime-i şehâdet) getirerek müslimân oldum.
Benim burada ne işim var? diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Bir labirentin içindeymişsiniz ve kaybolduğunuzdan eminmişsiniz de, her bir dönemeci kendiniz yarattığınız için bu tamamıyla sizin suçunuzmuş gibi hissettiğiniz? Üstelik dışarı çıkmanızı sağlayacak birçok yol olduğunu da biliyorsunuz çünkü labirentten çıkmayı başarmış, dışarıda gülüşüp oynayan insanların seslerini duyuyorsunuz. Çalı çitlerin arasından arada bir görüyorsunuz onları. Yaprakların arasından gelip geçen şekiller halinde. Öyle mutlu görünüyorlar ki onlara değil, bu işi onlar gibi yapamadığınız için kendinize kızgınsınız. Oldu mu hiç? Yoksa bu labirentte kalan bir tek ben miyim?
Leyla gülümsüyordu: - Bu akşam da geleceğinizi biliyordum Selim Beğ, dedi ve bunu söylemesiyle istihza tufanına boğulması bir oldu. - Maziyi bilmek olan tarih, demek sizde geleceği de bilmek kabiliyetini geliştirmiş. - Alay etmeyin. Geleceğinizi tabiî bir netice olarak biliyordum. Saatin sekizden sonra dokuz olacağını daha önceden nasıl biliyorsam bunu da öyle biliyordum. - Bazen münasebetsiz bir el saati geriye alabilir. O zaman sekizden sonra dokuz değil, yedi gelir. Bu akşam Leyla'da başka türlü bir hal vardı. O da alaya başladı: - Fakat siz, hiçbir münasebetsiz elin uzanamayacağı bir saatsiniz. Selim sert sert baktı: - Böyle giderse o el siz olabilirsiniz...
Reklam
Yapısı gereği âmâ olan cinsel dürtülerimiz akıldan al­dığı yön doğrultusunda amacına yaklaştığı ve ortamını bul­duğu an gücü korkutucu bir hal alır. Diğer yandan cinsel arzular nasıl olursa olsun çekicidir ve doğası gereği kendine dayanak oluşturacak fikirleri kendine çekip bu fikirlerden ilave güç bulur. İkisi arasında sıkı bir ilişki, ilişkiden de öte iş birliği vardır. Öyle ki ikisinden biri zayıflayınca diğeri devreye girip canlandırır. Dolayısıyla birbirlerinin sürekli canlı kalmasını sağlarlar. Bu durum özellikle cinsel eğilim­ler için geçerlidir. Resimler oldukça büyük bir rol oynar. Cinsel organları çok hızlı bir şekilde uyarır. Cinsel uyarıl­ma gerçekleşince aklı devreden çıkarır. Halüsinasyona va­ran şiddetli önerilerde bulunur. Başka hiçbir eğilim, resim veya hayalle bu kadar uyarılmaz. Hayal kurmanın cinsel arzulardaki rolü inanılmaz büyüktür. Amaçsız, içi boş bir akıl, içgüdüsel arzulara hizmet etmekten başka bir şeye ya­ramaz. Bunun kanıtı olarak cinsellik konak bahçelerinde işi olmayan beyefendilerin en belirgin etkinliği oldu. Çalışan­lar içinse olması gerektiği gibi yemekte meze.
"Benim burada ne işim var?" diye düşündüğünüz oldu mu hiç? Bir labirentin içindeymişsiniz ve kaybolduğunuzdan eminmişsiniz de,her bir dönemeci kendiniz yarattığınız için bu tamamıyla sizin suçunuzmuş gibi hissettiğiniz? Üstelik dışarı çıkmanızı sağlayacak bir çok yol olduğunu da biliyorsunuz çünkü labirentten çıkmayı başarmış, dışarıda gülüp oynayan insanların seslerini duyuyorsunuz. Çalı çitlerinin arasından arada bir görüyorsunuz onları. Yaprakların arasından gelip geçen şekiller halinde. Öyle mutlu görünüyorlar ki onlara değil, bu işi onlar gibi yapamadığınız için kendinize kızgınsınız. Oldu mu hiç? Yoksa bu labirentte kalan bir tek ben miyim?
Ben öyle, odaları, evleri anlatmaya pek meraklı değilimdir. Ne yapayım, ben de oturdum, kardeşim Allie’nin beyzbol eldivenini yazdım. Felaket betimsel bir konuydu. Gerçekten. Kardeşim Allie’nin eldiveni solaklar için olan türdendi. Solaktı kardeşim. Eldivenin betimsel özelliği, bütün parmaklarına ve el üstü cebine kardeşimin şiirler yazmış olmasıydı. Yeşil mürekkeple. Bunları beyzbol alanında, tepesinde eli sopalı bir vurucu olmadığı zamanlarda okumak için yazmıştı. Kardeşim öldü. 18 Temmuz 1946’da, lösemiden.
1.000 öğeden 981 ile 990 arasındakiler gösteriliyor.