Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.38
Şebnem BURCUOĞLU'nun Kocan Kadar Konuş adlı kitabında sıkça bahsedilen bu romanı merak edıyorm. Elimdekı romanı bitirden hemen sonra okuyacağım ilk kıtap bu!!
okudum..
Çok duygusaldı ya :( Meğer Kitap kahramanımız Madonna, Raif Bey onu şehrine çağırmaya hazırlandığı sıralarda hayata veda etmiş. . .
Romanda merak ettiğim bişey var Raif, babasının vefatı üzerine Türkiye dönüyor ve bi süre sonra Madonna'nın mektuplarına cevap vermediğini göruyor. Neden hemen o an çıkıp gitmedi ki yanına :/
Kitabın son sayfalarına doğru yatağımda doğruldum ve büyük merakla ve okudugum sayfalardan sonra yüzümde oluşan şaşkınlıkla devat ettim okumaya. Son derece heyecanlı, bi o kadar da dokunaklıydı.
Sabahattin Ali'yi araştırdım kitabı 1940'lı senelerde yazmış. Yılların kitabıymış elımdekı... Şu zamana kadar neden alıp da okumadığım merak konusu ve bi kayıp.
Şahaneydi..
GÜLŞAH ELİKBANK, Günebakan Üçlemesi serisiyle Türk yazarlar "Fantastik Aşk" türünde etkileyici olamaz şeklindeki eleştirimi yıkmayı başaran tek Türk yazar. Günebakan Üçlemesi beklentimin bayağı üstündeydi. Seriyi bitirdiğimde, yakın bir arkadaşımı kaybetmişim gibi içimde burukluk oluştu. Serinin üçüncü kitabı olan Kızıl Ölüm, son sayfalarına doğru beni çok etkiledi. Özellikle, Fimes'in Nil'e yazdığı o hüzünlü mektup... Yazar okuyucuyu ters köşe yapmayı başarmış durumda. Kitap hiç umulmadık bir sonla okuyucuya veda ediyor. Bu beklenmedik son, tür Fantastik (gerçek dışı) olsa bile okuyucuda derin izler bırakıyor. Kızıl Ölüm'ü bitirdiğimde ne mutlu olabildim, nede mutsuz... Çünkü yazar kitabı öyle bir bitirmiş ki! Adeta ikilemde kalıp, duygu karmaşası yaşıyorsunuz. İkilemde kalmış olsam bile akıcı nir romandı. Sadece yazarın Türk olmasına rağmen neden hayat verdiği karakterlerin çoğu yabancı? Bu soru seri boyunca kafama takıldı. Romanda sadece Nil ve Kayra Türktü.
işte gerçek bir Ayşe Kulin romanı...Acı dolu yıllar...Bir Osmanlı paşasının aile dramı ve Osmanlının hazin sonu...Kitabın son sayfalarında ağladım..
Hüzün... Bir Ayse Kulin serisinin harika sonu! kesinlikle ilk 3 kitap harika olmasina ragmen bu son kitap olagan üstüydü.. Ayse Kuline olan saygim bu kitapla kat kat artti. Hayatin ta kendisinden hatta Ayse Kulinin hayati olan bu seri zaman zaman güldürdü, düsündürdü ve hüzünlendirdi. Bol duygulu ve bol bilgili olan bu kitabi siddetle tavsiye ediyorum, tabiki bu serinin ilk üc kitabini (Veda, Umut, Hayat) okumaniz gerekiyor...
Kitap hakkinda fazla bilgi vermek istemiyorum ama türk literatürün olmazsa olmaz serisi
Kitap, masumluğun ve çocukluğun yeniden keşfi. Küçük Prens'te dostluk yüceltilirken dostluk yoluyla insanın yalnızlıktan kurtulacağı anlatılıyor.
Küçük Prens kitabı 27 bölümden oluşuyor ve bu bölümlerde Küçük Prens'in altı ayrı gezegene yaptığı gezileri ( 325, 326, 327, 328, 329 ve 330 numaralı asteroidler) ele alan bölümlerde bazı tipik yetişkin yaşamları anlatılmış ve eleştirilmiştir. Küçük Prens'in uğradığı her gezegende tek yetişkin yaşamaktadır ve bu yetişkinlerin en büyük sorunu dost eksikliğidir.
Küçük Prens'in yolculuğu sırasında en son uğradığı ve en uzun kaldığı, yazarımızla tanıştığı gezegen dünyadır.
Tilki ile Küçük Prens arasındaki veda bölümü kitabın en önemli bölümüdür.
-(Küçük Prens) hoşçakal, dedi tilki
" İşte sana bir sır, çok basit bir şey: İnsan yalnız yüreğiyle doğruları görebilir. Asıl görülmesi gerekeni gözler göremez."
Kitabı 7'den 70'e herkese tavsiye ediyorum. Hele kitapta yetişkinlerin her şeyi sayılarla ifade ettiğine dair bir bölüm varki burada Küçük Prens, yetişkinler böyledir işte deyip çok güzel büyükleri eleştirmiş.
381 syf.
10/10 puan verdi
Bazı romanlar oluyor, okurken de bitirdikten sonra da uzun süre etkisinden kurtulamıyorsunuz. Günlük hayatınıza devam ederken aklınıza bir anda o romandan birileri ya da bir sahne gelebiliyor. Bu tür romanlar ya genelde gerçek olaylardan alınmış ya da otobiyografik çizgiler taşıyan şeyler oluyor. İşte o romanlardan birisini yeni bitirdim ben;
“Kürk Mantolu Madonna” Hakkında Bazı Mülahazalar
Okuduğum kitaplarda beni en çok cezbeden şey anlatıdan ziyade yazarın iç dünyasına duyduğum tecessüstür. Bu bağlamda biraz Sabahattin Ali'nin hayatına da değineceğim bilahare.
Bir kapı daha aralanıyordu belleğimden içeri. Meçhul bir kuvvet çağırıyordu beni Raif Efendi'nin gizemli dünyasına. Kitabı
Serinin 2. kitabı olan Deha'nın sonundan sonra bu kitabı dört gözle bekliyordum. Beklentileri karşılayan bir kitap diyebilirim.Kitabın konusuyla alakalı spoiler vermeden bir şey yazamayacağımı bildiğim için yazmıyorum.
Aksiyon, macera tüm hızıyla devam ediyor, tabi aşk da. Koloniler ve Cumhuriyet arasında savaş başlıyor ama Cumhuriyet sanıldığı, halkın bildiği kadar güçlü mü? Deha'nın sonunda Daniel hastaydı iyileşebilecek mi? Daniel ve June her şeyi geride bırakıp birlikte olabilecekler mi?
Ben okurken çok keyif aldım. Şampiyon serinin en güzel kitabıydı. Serinin son kitabı olduğu ve karakterlere veda edeceğimiz için olsa gerek kitabın alakalı alakasız bir çok yerinde gözlerim dolu dolu okudum. Sonu da harikaydı.
Benim için en iyi distopyalar bölümünde yerini almış bir seri.
Kitabın unutamayacağım alıntısı:
"Merhaba" dedi " Ben Daniel"
"Merhaba" diye yanıtladım " Ben June"
Keyifli okumalar..:)
işte bir seriye daha veda ettik :( sevgili yazarımız Sarah MacLean'ın dört ingiliz aristokratını anlattığını düşündüğüm fakat son kitapta bir tanesi ve hatta en güçlüsünün bir kadın olduğunu anladığım seri bitti . çok beğenerek okumuştum diğer kitapları ve bence en iyi kitap en sona saklanmış:) sosyete tarafından bir şekilde dışlanmış başına felaket gelmiş dört aristokrat Düşmüş Melek adında bir kumarhane kuruyorlar,en güçlüleri Chase ve kumarhanenin asıl kurucusu.diğer 3 kitapta ara ara Chase'den bahsediliyordu ,erkek olduğunu düşünmüştüm :) neyse aslında Chase bir leydiLeydi Georgiana Pearson,erken yaşlarda soylu olmayan biriyle bir ilişkisi oluyor,hamile kalıyor,dışlanıyor haliyle.sonra intikam için geri dönüyor.bir kumarhane kuruyor ortaklarını buluyor,doğru taktiklerle Düşmüş Melek herkesin gelmek istediği bir mekana dönüşüyor.yıllar sonra kızının sosyete ve soylular tarafından kabul edilmesi için elindeki gizli gücün yeterli olmayacağını ve tek çaresinin ünvanlı biriyle evlenmek olduğunu anlıyor.kendine bir aday seçiyor onu elde etmek için balolara süslere güzel elbiselere katlanmak zorunda kalıyor.hesaplamadığı şey ise yıllarca gizli iş ortaklığı yaptığı dönemin en çok satan gazetelerinin sahibi - ki kendisini diğer üç kitaptan da tanıyoruz -Duncan West :) ikilinin birbirinden çok etkilenmesi,Georgiana'nın gizli kimliği Duncan'ın geçmişi sırları ,ikilinin bir türlü bir araya gelememesi,Düşmüş Melek ve ortakları,olaylar derken kitap bitiveriyor.Kapak haricinde çok beğendim,çevirmeni tebrik ediyorum .tüm diyaloglar harika şekilde anlatılmıştı ,çok çok eğlenceliydi :) seri bitti :(
Satranç'da hiçliğe, yalnızlığa terkedilmiş bir insanın çaresizıiği, ümitsizliği, mücadelesi, acıları var. Naziler tarafından tutuklanıb yatk ve leğenden başka hiçbir eşyası olmayan, parmaklıklı bir otel odasında tutulan Dr. B.-nin hayat hikayesi var. Savaşın insanlara vurduğu manevi yaralar var... Bir tarafda toplama kamplarında, gaz odalarında katledilen insanlar varsa diğer tarafda istedikleri bilgileri elde etmek için Dr. B. gibi odalara kilitlenen, psikolojik baskı yapılan, delirme haddine gelen insanlar var. Bu odalarda tutulan insanlara ne kitap, ne kalem, ne kağıt veriliyordu. Konuşacak kimse yoktu. Bütün gün dört duvar ve yatak. Ama Dr. B. nin hayatı diğerlerinden farklı oluyor. Bir gün soruşturmasını beklerken bir kitap çalmayı başarıyor. Satranç kitabı... Ve o günden sonra Dr. B. için her şey değişiyor. Satranç yazarın intiharından önce tamamladığı son eseri, bir veda da diyebiliriz. İkinci dünya savaşı başladıktan sonra ruhsal açıdan zor zamanlar geçiren Zweig bu kitabında kendi içsel buhranlarını anlatmış sanki. İnce bir kitap olsa da cilt cilt romanlarla aynı ağırlığa sahip olacak kadar güzel bir kitap Satranç.
Kitabı sonuna doğru anlamaya başladım. Çok fazla betimleme ve duygu yoğunluğu var. Beklentimin altında kaldı kitabın son sayfalarında intihar yöntemimi düşünürüm diye beklerken hüzünlü bir veda ile son buldu.
Genç Werther'in AcılarıJohann Wolfgang Von Goethe · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2021120,8bin okunma
Istanbul un işgali ve Osmanlı Devletinin son dönemlerini anlatan ve bir konak ve o
Konak çevresindeki insanları konu alan kitap beni mest etti çok sevdiğim yazardan bir de o dönemleri okumak ayrı bir keyifti. Kitabı bitirip bir kenara koydugumda tek düşündüğüm şey biz tüm ulus bir olup destan yazmışız ama simdilerde niye uyuya kalmisiz. .....keyifli okumalar dilerim herkese .....
İlk kitap "Veda"da yer alan eski Maliye Nazırı Ahmet Reşat Bey ve ailesinin yaşamı kaldığı yerden bu kitapta devam ederken diğer yandan da Bosna Hersek'in kaybedilmesi sonucu İstanbul'a göçmek zorunda kalan Zeki Salih ve ailesinin yeni yaşamlarına tutunuşları ele alınıyor.
Cumhuriyet sonrası toplumda meydana gelen yeni inkılaplar ve toplumun bunlara alışma süreci iki ailenin hayatlarıyla dile getirilmiş. Kadınların toplumda daha fazla yer alması, üniversite eğitimlerinin artması, iş hayatına atılım vb. ailelerin kız çocukları üzerinden yansıtılıyor. Atamızın vefatının etkisi karakterler üzerinden yansıtılmış. Son elli sayfada yapılan sanayi gelişmeleri, Erzincan depremi, II. Dünya Savaş’ının başlaması gibi dönemin önemli olayları kısa da olsa dillendirilmiş.
Kitabı beğendim, oldukça akıcıydı. Sadece sonlara doğru gelişen bazı olaylar çok hızlı anlatılmış biraz üstünkörü geçilmiş. (Sabahat-Aram ilişkisine ne olduğu muamma da kaldı ama umudum diğer kitapta dillendirileceği yönünde)
Okuyacaklara Veda-Umut-Hayat-Hüzün sırası ile okumalarını tavsiye ederim.(Devam değil diyenler oluyor ancak kitaplar dönemleri sırasıyla anlatıyor)
Yaşanan/yaşanacak acılara rağmen hayata her daim “umut”la bakabilmek dileğiyle...
