"sana söyleyemediğim şeyler var
sana söyleyemediğim şeyler bahsi, dünyanın yenilmiş tüm çocuklarını da kapsar
-bakkala veresiye yazdıran meksikalı bir gerillanın
sigarasını yakmak üzere gökyüzüne bakması da şiirdir, mesela-
seni seviyorum.."
Duvarda asılı duran veresiye satan, peşin satan tablosuna uzun uzun baktım. Ben kesin veresiye satanım. Bir gün nasılsa karşılığını alacağım diye neyim var neyim yoksa veriyorum.
Sonra daha nice olaylar… Birtakım kongreler, birtakım temsil unvanlarıı. Ama gene de çok geçmeyecek, Erzurum Kongresi'ni hazırlayan bu en yakın arkadaşı Karabekir Paşa bile ona:
"- Temsil Heyeti Reisi diye imza atma, Kızılırmak'ın batısına geçme,"
diye yazacaktır. Hatta Ankara'ya yerleştikten sonra bile:
"İstanbul'da Meclis açılmıştır, ortada artık namuslu bir hükümet vardır, Temsil Heyetinin vazifesi bitmiştir."
diyerek ona yeni bir işsizlik yolu gösterecektir. Sonra ya o Ankara geceleri? Zaten daha Sivas'ta iken, yiyecek işlerine bakan arkadaşı karşısına dikilip ona:
"- Paşam, paramız bitti, bakkallar, kasaplar da artık veresiye vermiyorlar,"
dememiş miydi?
Anasına tek odalı evini sattıramadığı için, bir gün "kendimi asıcam" diye evden çıkıp bakkaldan veresiye ip alan, yolda rastladığı birkaç kişiye kendini asacağını söylediğinde bunlar "sen bilirsin" ya da "iyi edersin" deyince bu işten cayan, köyün tanınmış ayyaşlarından Yalama Sait.