Toplumun bir parçası mıyız yoksa toplum bir parçamızı mı alıyor?
Toplumda görünür olmak için kaç tane bireysel gerçekliğimizi feda ediyoruz?
Dostoyevski’nin çağının ilerisinde yazdığı bir psikolojik roman.
Henüz psikiyatrinin adını koyamadıklarını Dostoyevski çok önceden tanımlamış bile.
Hepimizin içinde topluma ayak uydurmak için her türlü dalkavukluğu bilen bir “öteki” varsa
Ve eğer sonumuz hapishane ya da hastane olmasını istemiyorsak
Biz artık o “öteki” miyiz?
Belki de Sartre’nin dediği gibi: “Öteki benim varlığımı, varoluşumu çalandır.”
Ama Freud noktayı koyar: “Uygarlığın bedeli nevrozlardır.”
ÖtekiFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201921,9bin okunma
Hıfz kökünden türeyen bir kelime
Mahfuz…
Saklanmış, korunmuş anlamlarına geliyor.
Hafız da benzer manaya geliyor, unutulmamak isteneni koruyan anlamında…
Lehv-i Mahfuz Kur’an’da geçiyor. “Korunmuş Levha”
Korunmuş Levha hala elimizdeyken uyanmalı, onu korumalı ve ona sahip çıkmalıyız. Bir gün gelecek okumak isteyeceğiz ama yazılar silinecek… O gün
Edebiyat, hayallerine sadakatini yitirmemiş ve inanmış insanların uğraşıdır. Hayallerimizi yitirmek istemiyorsak, safları sıklaştırmak zorundayız. Okur ve yazar, yani o 'üç beş kişi' birbirinin soluğunu hissedebilmeli. "Ben yaşıyorum. Ya sen?" diyebilmeliyiz birbirimize..
Uyarı: Bu kitabı okumaya başlamadan önce yanınıza peçete stoğu yapınız!
Siteye ilk geldiğim zamanlarda bir çok değerli arkadaş, görüşleri mühim insan vardı. Hala var olmakla birlikte, bir çoğu sitenin zamanla yapısının bozulması, saçma sapan paylaşımlar veya kendilerince sebeplerle gittiler. Onlardan birisi de Taluy Kan adlı bir arkadaşımız idi.
Namazda bilinçaltımıza dışardan uyarıcılar yoğun gelmeyince, bilinçaltımız kendindeki bilgileri harmanlayarak bir düzene koymaya çalışır.Bu düzenleme sırasında bilinç tarafından unutulan fakat daha önce kendinden istenen bilgileri bulunca,bilince mesaj olarak gönderir.Ondan sonra da "Unuttuklarımız,nedense hep namazda aklımıza gelmektedir." deriz.
Sonuçta,Rabbimizin buyurduğu gibi: "Andolsun, Biz Kur'ân'ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Fakat düşünüp öğüt alan var mı?" (Kamer, 17) düşünmek ve tefekkür için kendimize zaman ayırmazsak,bilinçaltımız da birçok şeyi bize namazda hatırlatacaktır. Çünkü bilinçaltımızın kendinde kayıtlı verileri ayıklayıp bir düzene koyabilmesi için de sakin bir kafaya (ortama) ihtiyacı vardır.Bu imkân sağlanmazsa bilinçaltımız bunu namazda yapacaktır.
Namazda,bilinçaltımızın unuttuklarımızla ya da farklı şeylerle meşgul olmasını istemiyorsak, zihnimizi en azından okuduğumuz sûrelerin anlamlarını düşünmeye odaklayabiliriz.Bunun için de namazda okuduğumuz sûrelerin anlamlarını ve nüzul sebeplerini öğrenmemiz gerekir. Meselâ, namazda "Kâria ya da Fil Süresi'ni" okuyorsak, "Bu sürenin nüzul sebebi ne, anlamı ne, bu sûre ile Rabbimiz bize ne mesaj veriyor?" sorularının cevaplarını kendimize verebiliriz.
“Sovyetler Birliği’nin dağılmasının ardından, Rusya’da 1 ile 4 milyon arasında insan evsiz kaldı. İzleyeceğiniz filmin çekildiği sıralar, Moskova’da 30.000 çocuk sokakta ve tren istasyonlarında yaşıyordu.”
İzleyeceğiniz en yürek burkucu belgesellerden biri olabilir. Linkini en aşağıya bırakacağım. Belgeselden birkaç çocuğun söylediklerini
Değişim, değişim, değişim… Ama önce kendimizden başlayan bir değişim!
-Bize yalan söylenilmesini istemiyorsak, önce biz dürüst olmalıyız.
-Dinlenmek istiyorsak, dinlemeyi başarmalıyız.
-Saygı görmek istiyorsak, saygılı olmalıyız.
-Sevilmek istiyorsak, önce biz sevebilmeliyiz.
Bir şeyler için, bir günah keçisi bulmak çok kolay. Ama önemli olan, sorumluluk alıp, yapılması gereken neyse onu yapabilmektir. Etrafınızı saran karanlık sizin gölgenizdir, bir başkasının ya da bir başka şeyin değil.
Üzerimizdeki belalar biz Allah dersek kalkar. Tövbe eder günahlarımızdan pişmanlık duyarsak kurtuluruz bu sıkıntılardan. Herkes "bu bela ya benim işlediğim bir günah sebebiyle başımıza geldiyse" diye kendini sorgulamalı. Bakın burada Peygamber efendimiz'e sav hakaret edildiği vakit ısrarla söyledim sesimiz çıksın diye sessiz kaldık. Gereksiz kadının biri çıktı Hz Adem as'a hakaret etti ülkenin yarısı alkışladı. Hatta bu uygulamada bile Peygamberimize ve Hz Adem'e hakaret edenleri gördüm. Hepsinde sesimiz çıksın diye uyardım. Birkaç kişi dışında kimse umursamadı. Şimdi maalesef belalar başımıza yağıyor. Bundan sonra "banane" demeyelim. Başımıza bir musibet geldiğinde bize "banane" denmesini istemiyorsak.
Amerikan asıllı Megan McDonald’ın kaleme aldığı sekiz kitaplık serinin ilk kitabıdır. Önsüzünde de bahsedildiği gibi hikâyelerin neredeyse tamamı, Megan ve dört ablasının başından geçen maceralardan esinlenerek yazılmıştır.
Judy o sabaha kötü bir gününde uyanmış ve okulun ilk günü olduğunu duyunca da daha bir huysuzlanmıştır. Okula vardığında
Edebiyat, hayallerine sadakatini yitirmemiş ve inanmış insanların uğraşıdır. Hayallerimizi yitirmek istemiyorsak, saflarımızı sıklaştırmak zorundayız. Okur ve yazar, yani o "üç -beş kişi" birbirinin soluğunu hissedebilmeli. "Ben yaşıyorum. Ya sen?" diyebilmeliyiz birbirimize.
Mataramızdaki su hep azdı dostum. Herkes bir yudum içerse yeter bu su bize. Ne de olsa hayallerimiz koca bir deniz.
Yaşlılığın, insan hayatının en zorlu aşaması olarak görülmesi onu daha çok
dikkat çekici hale getirmiştir. Bu nedenle düşünce tarihi boyunca konu üzerine sıklıkla kafa yorulmuş.Yaşlılık bazen övülmüş bazen yerilmiş ama bu dönemi yaşayan insanlar olan yaşlılara saygı duyulması her kültürde gerekli görülmüştür. Ama insan saygıyı yaptıkları ile
...biz bir hakikate ulaşmaya gayret ediyorsak ve yalnızca hakikati gaye ediniyorsak ya da insanlara karşı yalan söylemek istemiyorsak; her aklî delili ve tarihî olayı ibret gözüyle ele alıp, değerlendirmemiz gerekir.
Uzun zamandır hiçbir kitabı, sanki bir ders kitabı imiş gibi çizerek uzun uzun notlar alarak okumamıştım. Çoğu kitapta kalem kullanırım ama bu cidden çok farklı oldu.
Kitap harika bir farkındalık eseri.
Gün içerisinde ağzımızdan o kadar çok cümle çıkıyor ki ve bu cümleler biz farkında olmadan hayatımızı şekillendiriyor.
Maalesef kötü