"Sana hiçbir zaman gül bahçesi vadetmedim ben. Hiçbir zaman kusursuz bir adalet vadetmedim. Ve hiç bir zaman huzur ya da mutluluk vadetmedim. Sana ancak bunlarla savaşma özgürlüğüne kavuşmanda yardımcı olabilirim. Sana sunduğum tek gerçeklik savaşım. Ve sağlıklı olmak, gücünün yettiği kadarıyla, bu savaşımı kabul edip etmemekte özgür olmak demektir. Ben yalan şeyler vadetmem hiç. Kusursuz, güllük gülistanlık bir dünya masalı koca bir yalandır... Üstelik böyle bir dünya çok can sıkıcı bir yer olur."
"Dünya birçok anlamla doludur. Ama kalbimiz kendi kendine uydurup yarattığı birçok yalan ve sahteliğe bağlanıp, güzelliği de, iyiliği de, doğruluğu da, yüceliği de göremez. Sadece özgür olan bir kalp bunları görebilir, bu görüş aynı zamanda yaratmaktır. Aslında orada olduğu halde kimsenin görememesi yoklukla aynıdır, bu yokluk ancak o görüş elde edildikten sonra tam bir varlığa dönüşebilir. Aslında şiir yazmak da böyle bir görüştür ama görüyorum demeden yaratmanın anlamı esas burada saklıdır."
Sakarya Türküsü
İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir;
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir.
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
Şu çıkan buluta
"Nedir bu kavgamız nedir bu telaş
Ömür dediğimiz biter yavaş yavaş
Üç günlük dünyanın herşeyi fani
Bir hoş seda muhabbet kalır arkadaş
Sen yolcu bu yalan dünya hancıdır
Öyle bir gün var ki yürekte sancıdır
Yer gök bir olup da hesap sorulunca
En sevdiğin bile senden davacıdır
Öyle bir aşk varki yüceden yücedir
Dil üzmez gönülde iki hecedir
Hangi yana baksam ondan eser var
Sır dolu çözülmez bir bilmecedir"
Mikail Ezgi
Cebindeki Üç Kuruşluk Telefona Yavaşça Dokunan İnsanlık,
Yüreklerdeki Canlara Hiddetle Vuruyor Artık...
Eskiden Telefonu İnsanla Konuşmak İçin Kullanırdık,
Ah Yalan Dünya, Ne Günlere Kaldık...!
Hayatımızdaki Her Şey Eskisinden Daha Kibar Bir Görünüm Kazanırken, İnsanlığımız Eski Halinden Daha Çok Kabalaşıyor... Çünkü Çocuk Olmadan Büyüyor ve Çocukları Düşünmeden Yaşıyoruz...! Çünkü Hissetmeden Sevip, Savaşmadan Kazanmaya Çalışıyoruz...! Çünkü İnsanlık Dersi Vermek Yerine, İnsanlıktan Kaçıyoruz...! Soner AYAN
"O gün, o gece yaşadıklarımı anlatmak benim için gerçekten çok zor doktor... Çünkü düşündükçe aklımdan bir parçayı daha yitirdiğimi hissediyorum. Cesur biri sayılmam belki ama inanın, olanların cesaretle yakından uzaktan ilgisi yok. Şu anda benim yerime, dünya tarihinde cesareti ile kendinden söz ettirmiş savaşçı, komutan, kral ya da her kimse artık, birini de koysanız, onların da ruh halinin benimkinden farklı olacağını düşünmüyorum. İnsanoğlu korkabilir ve bundan daha doğal bir şey yok. Ancak aklını, daha da kötüsü ruhunu yitirme derecesinde korkmak... İşte bu en kötüsü olsa gerek. Bilinmeyen korkusu en korkuncudur derler. Koca bir yalan! Siz hiç varlığına inanmadığınız bir şey ile karşı karşıya geldiniz mi!?!
O kadar hazırlıksız oluyor ki insan, o kadar çaresiz kalıyor ki... Dost meclislerinde hakkında şakalar yapıyorsunuz, bunu yaşadığını iddia eden insanlarla ve anlatılan hikayelerle alay ediyorsunuz... Ve 'O' bir gün karşınıza çıkıyor; size iğne gibi sivri ve bıçak kadar keskin dişleri ile gülümsüyor!.. Sizinle dalga geçme sırası 'O'na geldiğinde hissettiğiniz çaresizlik anlatılamaz!
Beni neden konuşturuyorsunuz ki? Nedir bunun amacı? Ben size unutmak istediğimi söylemedim mi? Beni delirtmeye mi çalışıyorsunuz? Bu gece yine uyku yok bana, rüyalarımın yerini yine kabuslar alacak. 'O'nu yine göreceğim, yine hissedeceğim , yine bana dokunacak... O gözler, o dehşet! Allahım! Allahım! Hayır! Hayır! Tekrar olmasın, HAYIR!!!"
Bir dürbünün ters tarafı gibi bu dünya
En büyük şey, en asil şey küçülür burda.
Burda yalan para eden biricik iştir,
Burda her şey bir yapmacık, bir gösteriştir.
Kimi coşar din uğruna geberir, yalan!
Kimi gider vatan için can verir, yalan!
Bir filozof yetmiş eser yazar, yalandır;
Bir kahraman istibdadı ezer, yalandır.
Şairlerin büyük aşkı fani bir kızdır,
Bu dünyada herkes sinsi, herkes cılızdır.
Ne hakiki aşktan burda bir çakan vardır,
Ne de onu görse dönüp bir bakan vardır,
Her büyüklük cüzzam gibi dökülür burda,
En muazzam ölüm bile küçülür burda.
Joseph Rudyard Kipling (1865-1936)
Çeviri: Emre Kongar
EĞER
''Eğer herkes çıldırmış seni suçlarken...
Sen başını dik tutabilirsen,
Eğer herkes senden kuşkulanırken...
"Sevmesini bunlar biliyor. Susarak sevmesini. Erkek susar, kadın da. "Beni seviyor musun?"lar yok. "Daha mı az, daha mı çok?"lar yok. Maziden ve istikbalden şüpheler yok. Emniyet yüzde yüz. Fedakârlık bitirmiş. "Ben seninim, sen de benim." O kadar. "Sözlüyüm" diyorlar. Bitti. İki taraf da ölünceye kadar öteki için parçalanmayı göze alıyor. Sessiz. Aşk mektupları, sitemler, tehditler yok. Mutfakta bir tıkırtı İclal, Mustafa'nın çorbasını pişiriyor. Hep onu düşünüyor. Yirmi sene, elli sene hep onu düşünecek. Mustafa eşikte görünüyor. Sessiz. Dil dökmüyor. Dil olmayan yerde yalan olur mu? Onun bir İclal'i var. Dünya o. Mağrur, susuyor. Vazife saati. İclal daha çorbayı pişiriyor. Ne ciddiyet!
Sevmesini bunlar biliyor. Bunlar olmasa dünya ne kadar tenha ve hazin olur..."
Dünya güzel mi? yok canım, yalan bu!... Bütün güzellik bizim kalbimizden gelir, bu kalb mesut kaldıkça. Bu saadet kaybolduğu gün, dünya bir mezarlıktan ibarettir