— Ankara’ya gidecektim, çok önemli bir iş için... Taksiye binip Şişhane’ye gittim ki, terminalden uçak bileti alayım. Terminalin kapısı kapalı, camında bir yazı: “Tamirat dolayısıyla kapalıdır. Biletlerinizi Aksaray’daki büromuzdan alabilirsiniz.” Yine bir taksiye bindim, haydi Aksaray... Ona sora buna sora, Aksaray’da Türk Havayollarının yerini
Sayfa 22 - Bu Memleket BatarKitabı okuyor
Bu dünya pazarlama üzerine kurulu.
Hatta bedenin isyanına yanıt ola­rak, artık denetim-baskı biçiminde değil, denetim-teşvik biçiminde kendini gösteren yeni bir kuşatmayla karşılaşırsınız: “Çırılçıplak soyun... ama zayıf, güzel, bronz tenli ol!”
Reklam
Yasaklıyorum sorgulamayı! Susuzluğu gideren bir yanıt bulmayacağımızı bildiğimiz halde eşeleyip durmayı! sorgulayan kişinin aradığı, her şeyden çok dipsiz bir uçurumdur.
Günümüz insanı çok şey öğrenebilir, her türlü bilgiye ulaşabilir ve belki her soruya yanıt verebilir. Fakat bilgelik, dünyayı tüketirken belli olur.
bana, bir gün, sevdiğim bir resim önünde sorduğun "Ne buluyorsun bu resimde?" sorusuna ayaküstü, soruyu geçiştirrnek için verdiğim yanıt şimdi görüyorum ki geçerli tek yanıtmış: Resimde resmi buluyorum. Ya da resmi görüyorum.
Verilebilecek o kadar çok yanıt vardı ki... Ama hepsi çıkmaz sokaktı.
Reklam
Tepki geçmişten kaynaklanır. Eğer eski alışkanlıklarından, zihninden tepki verirsen yanıt vermiş olmazsın. Yanıt vermek, tam olarak bu anda, şimdi, burada canlı olmaktır. Yanıt güzel bir olgudur, hayattır. Tepki ölü, çirkin, çürümüştür, bir cesettir. Zamanının yüzde doksan dokuzunda tepki veriyorsun ve buna yanıt diyorsun. Nadiren yanıt veriyorsun; ama bu ne zaman olsa, biraz kavrıyorsun. Bu ne zaman olsa, bilinmeyenin kapısı açılıyor.
Mademki yalnızlık hep vardı derim, keşke ilk yaratılan ben olsaydım dünyada ve uçurumun dibindeki adsız bir çiçek gibi aşkı ilk yaşayan da ben olsaydım sudaki gölgemle baş başa. Ne olurdu sanki, ilk sözcüğü ben haykırsaydım sağır kayalara, sesimin yankısı bir yanıt verirdi belki bana. İlk ölen ben olsaydım, doğduğumu sanarak bir başka aydınlığa. Madem çok küçüğüm yok gibiyim aslında, keşke ben zaman olsaydım, içime evren dolardı gözlerimi her açışta boşluğa.
Sayfa 85 - Can yayınlarıKitabı okudu
Ruhumdaki düğümler fazlasıyla sıkı. Kimsenin onları çözecek kadar ince tırnakları yok. Bende çoktan vazgeçtim tırnaklarımı uzatmaktan. Kendimi bilmeyi bıraktım. Ölümü bilmek ve anlayabilmek bile daha kolay. Yanıtı olmayan bir soru olarak geldim dünyaya. Ve sorusu olmayan bir yanıt gibi de gidiyorum.
“Annemin inancına göre telefon bizim yeryüzündeki varlığımızın kanıtı ve eğer gelen aramaya yanıt vermiyorsak ölmüşüz demektir.”
Reklam
Martin Luther
Almanya’da endüljans satımı Mainz eyaletinin genç başpiskoposu Albrekt’e bırakıldı. Albrekt Papa’dan, denetimi altına üç piskoposluk almış ve bu yüzden yıllarca süren borçlara girmişti. Ama Papa’ya para gerekiyordu! Başpiskopos sattığı endüljanslardan gelen paranın yarısını kendine alabiliyor, böylece de borçlarını ödeyebiliyordu. Bu yüzden
Yaşamı aşama aşama yașayacaksınız ama mutlaka bir bütün olarak düşünün. Gün gelip de bu hayata veda etme zamanı geldiğinde, “ Yaşamımda kendim olarak var mıydım , gönlümce yaşadım mı? “ sorusuna nasıl yanıt verdiğiniz önemli…
Mutluluk biraz da yaptıklarına yanıt bulmaktır.Yaptığın şeyi neden yaptığına ve bunun bir karşılığı olduğuna kendini ikna etmektir.
-Bir defasında güneşin batışını kırk üç kere gördüm! Biraz sonra da şöyle diyordun: -Hani...çok üzgünken günbatımlarını severiz ya... -Kırk üç defa izlediğin gün o kadar üzgündün yani? Ama küçük prens yanıt vermedi.
Sayfa 22
Bir mit avcıya avını nasıl öldüreceğini ya da av gezisini nasıl düzenleyeceğini anlatamazdı, ancak hayvanların öldürülmesiyle ilgili karmaşık duygularıyla başa çıkmasına yardım ederdi. Logos ise etkili, elverişli ve akılcıydı, ne var ki insan yaşamının son değeriyle ilgili sorulara yanıt vermekten de insanın çektiği acıyla üzüntüyü dindirmekten de uzaktı.
Sayfa 34
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.