Beraber yanmak için yapılmış iki tane kandil vardı. Alevlerini, birleşmek istiyor gibi, birbirlerine eğerlerdi ve birisinin yetişemediği yeri öteki aydınlatırdı...
Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar,
Varlıkta bütün zevki o cennette duyanlar,
Dünyayı unutmuş bulunurken o sularda,
-Zalim saat ihmal edilen vakti çalar da-
Bir an uyanırlarsa leziz uykularından,
Baştan başa,her yer kesilir kapkara zindan.
Bir faciadır böyle bir alemde uyanmak,
Günden güne hicranla bunalmış gibi yanmak.
Ey talih! Ölümden de beterdir bu karanlık;
Ey aşk! O gönüller sana mal oldular artık;
Ey vuslat! O aşıkları efsununa ram et!
Ey tatlı ve ulvi gece! Yıllarca devam et!
Yahya Kemal
" Deccal sinemanın merdivenlerine çıkmış, ' Ey hakikatı arayanlar ! ' diyerek caddeden geçen kalabalığa sesleniyordu.' Hakikatin ateşinde bir mum gibi eriyip yanmak isteyenler! Hakikat bu cadde de değildir.Hakikat mağzaların vitrinlerinde değildir... Sinemaların koltuklarında, meyhane masalarında, içki kadehlerinde, sarhoşların gözyaşlarında değildir. Hakikat evlerdedir. Evlerin banyosunda, mutfağında, banyosunda,oturma odasındadır. Hakikat halının altındadır, buzdolabının içindedir,yastığınızın köşesindedir, resminizin çerçevesindedir, KÜTÜPHANE de dir. Kütüphanenin içindeki kitapların içindedir. Hakikatı bulmak için bakmak yetmez, görmek gerekir. Ey hakikatı arayanlar! Eve dönün kütüphanenize tekrar bakın. Hakikatı anlatan o kitabı arayın. O kitabı bulana ne mutludur ki, hakikatin yanı sıra ölümsüzlüğün ışığıyla aydınlanacaktır. "