"İnsan özünde iyidir ve doğasına uygun olarak hareket etmesine yardımcı olmak yeterlidir" ve "İnsan özünde kötüdür ve kendi itkileriyle hareket etmesi önlenmelidir" şeklindeki, birbiriyle çelişen, buna karşılık sık sık aynı iman gücüyle dile getirilen iddiaların ikisi de yanlıştır. Aslında insanlar ahlaki olarak müphemdirler: Müphemlik yüz yüze insan ilişkilerinin "ilk sahnesinin" merkezinde yer alır. Bunu izleyen tüm toplumsal düzenlemeler -rasyonel bir şekilde ifade edilen ve kuralların ve ödevlerin yanı sıra iktidara dayanan kurumlar da- bir yandan bu müphemliği yapı malzemesi olarak kullanırken diğer yandan, onu müphem olma ilk günahından arındırmak için ellerinden geleni yaparlar. Bu son çaba ya etkisiz kalır ya da zararsız hale getirmek istediği kötülüğü daha da arttırır. İnsan birlikteliğinin esas yapısı düşünüldüğünde, müphem olmayan bir ahlak varoluşsal olarak imkansızdır. Mantıksal olarak tutarlı hiçbir etik kod, ahlakın esas itibarıyla müphem olan durumuna "uygun" düşemez.
...Hacı Bayram, eriştiği bu hakikatin şevkiyle: "Bilmek istersen seni Can içre ara canı Geç canından bul anı Sen seni bil sen seni!" diye haykırır. Fakat Hacı Bayram, sade Hakla Hak olan bir veli değildir. Türk cemiyetinin bünyesinde gerçekten yapıcı bir rol de oynar. Kurduğu Bayramiye tarikatı esnaf ve çiftçinin tarikatıdır. Böylece Anadolu'da Horasanlı Baba İlyas'la başlayan geniş köylü hareketiyle ahilik teşkilatı onun etrafında birleşir. Daha sağlığında hareket o kadar genişler ki II. Murad yanı başında gelişen bu manevi saltanattan ürkerek Şeyh'i Ankara'dan Edirne'ye getirtir. Ve ancak niyetlerinden iyiden iyiye emin olduktan sonra onu geriye göndermeye razı olur. Hakikatte telaşa hiç lüzum yoktu. Hacı Bayram, imparatorluğun iç nizamını yapıyordu.
Reklam
Stefan Zweig'in anlatımıyla Michel de Montaigne biyografisi
Montaigne’in yapıtının bütünü içinde yalnızca tek bir formüle ve tek bir katı sava rastladım: “Dünyanın en önemli şeyi, insanın kendi kendisi olmayı bilmesidir.” İnsanı soylu kılan, makam, kanın ayrıcalığı, yeteneği değil, kişiliğini korumayı ve kendine özgü biçimde yaşamayı başarma ölçüsüdür. Bu nedenle Montaigne’e göre sanatların en yüce olanı,
Lozan
Ermeniler, Yurt İstiyorlar Noradunkyan Efendi ile bu meselenin görüşülmesini iyi bir işaret say­dım. Tahmin ettim ki, devletin en yüksek makamında bulunmuş bir kim­se sıfatıyla, Türklerin hissiyatına ve ekalliyetler üzerindeki düşünüş tarz­larına en yüksek ölçüde, en samimi şekilde vakıf olan bir insandır. Onunla anlaşmak kolay olacaktır.
Sayfa 350Kitabı okudu
Baba-Çocuk İlişkisi
Babayla olan ilişki oldukça farklıdır. Ana içinden çıktığımız yuva, doğa, toprak, okyanustur; Baba bu doğal yuvada hiçbir şey temsil etmez. Çocukla yaşamının ilk yıllarında «şöyle bir» ilişkisi olmuştur, o ilk dönemlerde çocuk için onun taşıdığı önemin, anneninkiyle karşılaştırılması mümkün değildir. Ama baba doğal dünyayı temsil etmiyorsa da, insan varlığının diğer kutbunun düşünceler dünyasının, insan yapısı şeylerin, kural ve emirlerin, disiplinin, gezme ve maceranın temsilcisidir. Baba, çocuğun öğretmeni, ya­şamdaki yol göstericisidir.
Kayıp olan üç şey var. Bir: Böyle kitapların neden bu kadar önemli olduğunu biliyor musunuz? Çünkü hepsi kalitelidir. Peki, kalite deyiminden ne anlarsınız? Bana göre anlamı doku yapısıdır. Bu kitabın gözenekleri var. Yapısı var. Bu kitap mikroskop altında bile incelenebilir. Merceğin altında hayat görürsünüz. Her santim karesinde hayatın gerçekleri yazılıdır. îşte benim tarifim bu olacaktır. iyi yazarlar genellikle hayatın gerçeklerine dokunurlardı. Bu bakımdan kitaplardan neden bu kadar nefret edildiğini, korkulduğunu anlıyor musunuz? Hayatın gerçek yönlerini veriyorlar.
Reklam
1.000 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.