Beni insanlardan soğutan çok ciddi yozlaşmalar var. Öyle basitleşti ki insan benliği ve ruhu, tanımlamalar da bir o kadar bayağı. Bu yozlaşmanın muhafazakar kesimde daha belirgin olması bilhassa daha üzücü. Yaşımız artık ilerledi diye mi daha çok dikkatimizi çekiyor bilemiyorum fakat insan zihnen ve ruhen robotlaşmaya başladı iyice. Birbiri gibi düşünen, giyinen ve hareket eden yığınla insan üstümüze üstümüze geliyor sanki. Herkes eşyadan, evcil bir hayvandan bahseder gibi bahsediyor insandan. İşin komiği, ortalama bir yaşa gelen çoğu kişi, bütün karakter analizlerini genellikle evlilik üzerinden yapmaya çalışıyor. Erkek dediğin şöyle olmalı, kadın dediğin böyle olmalı. Ümmetin kızı böyle olacak, ümmetin erkeği şöyle olacak. Zaten herkes profesör olduğu için bakın şöyle de olabilir diyemiyoruz kimseye. Herkes o kadar doğrusunu biliyor ki mevzuları bu kadar yanlış kimden, nereden çıkıyor vallahi idrak edemiyorum. Kendimi bir simülasyonda yaşıyormuş gibi hissediyorum çoğu zaman. Hasılı , kendinizi parçalasanız da nafile. Samimiyeti ve en önemlisi merhameti olmayan bir insanı binlerce teste de soksanız, binlerce analizden de geçirseniz tanıyamazsınız. Çünkü o yeri göğü titreten çalımlarınıza rağmen iki söze, bir tebessüme kanabilecek kadar zayıf varlıklarsınız. Çünkü her insan bambaşka bir toprağa , bambaşka bir iklime sahip kendi içinde. Sizin onun içinde papatyalar yetiştiğini düşünmeniz, size ayrık otları layık görene kadar sürebilir. Yarım yamalak psikoloji, eğreti aşkım kapışmak ilişki bilginizle ben insan sarrafıyım kibriniz alaşağı edebilir sizi. Dua edin ki; Allah merhameti kurumamış insanlara denk getirsin hepinizi.
112 syf.
·
Puan vermedi
·
27 saatte okudu
Daha önce yazarın
Beyaz Diş
Beyaz Diş
romanını okumuştum. Bundan dolayı devamsal niteliği olan bu eseri de okumam icap etti. Aslında sıralama olarak Beyaz diş
Vahşetin Çağrısı
Vahşetin Çağrısı
'nın devam kitabı. Ben önce Beyaz diş'i sonra bu eseri okudum. Ama okurken pek bir önemi yok bu
Vahşetin Çağrısı
Vahşetin ÇağrısıJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202332,8bin okunma
Reklam
Yasaları kimin yazdığını bilseydim dosdoğru karşısına dikilip şöyle derdim: yasaları öyle yaz ki kimseye vuramayayım. Kolumu bile kaldıramıyayım. Yasa dediğin çelik gibi olmalı. Anahtar gibi. Yüreğimi kilitleyin ve bitirin bu işi! O zaman kendi yerime karşılık verebilirim. Ama böyle karşılık veremem! Veremem!
1887, SELANİK O gün, Mustafa'nın babası Ali Rıza Bey çok sevdiği karısına ilk kez sesini yükseltti. "Zübeyde, Zübeyde! Mahalle mektebine göndermeyelim Mustafa'yı. Verelim çağdaş bir okula, zihni açılsın, ilim fen öğrensin.' Okuma yazma bildiğinden mahallede "molla" diye de anılan ve benim de tanıdığım zaman annem kadar seveceğim
Yerine kimseleri koyamayacağını sanıp, belki de aldandığın kişiler olacak hayatında. Ve sen uslanmadan acı çekmeye devam edeceksin… İşte o zaman anlayacaksın yaşadığın şeyin aşk olduğunu. Sahiplenmeden seveceksin… Unutma ki, sen bile sana ait değilsin. Bakmayacaksın da öyle rengine, cinsine… Gözleri mesela… Yetecek onu deli gibi sevmene… Yolda
Aslan Asker Şvayk
Kupa Meyhanesi’nde tek bir müşteri vardı: Devlet güvenlik örgütünde görevli sivil polis Bretschneider. Meyhaneci Palivets bardakları yıkıyor, Bretschneider de onu kapana kıstırmaya çalışıyordu, ama boşuna. Palivets, ağzı bozuğun tekiydi. “Göt”ten, “bok”tan, “sıçmak”tan başka laf bilmezdi. Ama aslında mürekkep yalamış adamdı; önüne
Sayfa 19 - 1.Aslan Asker Şvayk Dünya Savaşı’na burnunu sokuyor - Birinci Bölüm CEPHE GERİSİNDEKitabı okudu
Reklam
24 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.