Kitap bir dizi erotik hikayeden oluşsa da yazarın her zamanki anlatım tarzı ve edebi yönü hikayelerin içeriğine göre daha baskın kalıyor. Maddi koşullar nedeniyle "Koleksiyoncu" adını taktıkları bir adam için yazılan bu hikayelerde sevginin, aşkın, zevkin, kadın erkek ilişkilerinin, cinselliğin ön planda oluşu başta rahatsız ediyor. Fakat bir diğer yandan bu rahatsızlık aslında hikayelerdeki yanlış düşüncelerin ve tutumlarını daha iyi algılanmasını sağlıyor. Her ne kadar Anais Nin zamanında bu öyküleri kendi edebi diline uygun bulmayarak yayımlamasada okuduğunuz zaman metinlerde yazarı görmemeniz mümkün değil. Kadın dünyasından, kadın gözünden, kadın duygularıyla yazılmış bu erotik hikayeler aslında okuyucusuna da kadının yapısını anlatmaya ve bir kadın gibi düşündürmeye, hissettirmeye çalışmakta... Koleksiyoncu'nun istekleri (cinselliğin zirve olduğu, edebiyattan arınmış, süslemeler kaçınılmış vb.) doğrultusunda oluşan metinleri yazarken yazarımız da zorlanmış. O gün şartlarında ve o günkü düşüncesiyle toplum normlarına adeta aykırı sayılan hikayeleri kendi deneyimlerinden, arkadaş çevresinden, başkalarından dinleyerek oluşturduğu kurgusuyla imkansız olmayan şeylerden göz önüne seriyor.
Her ne kadar kitabı alırken roman türüyle karşılaşacağımı beklesem de okuduğuma hiç pişman değilim. Kitap içerisinde bahsedilen herşeye farklı bir bakış açısıyla bakmanızı sağlıyor.