Benito Pérez Galdós, Cervantes'ten sonra İspanyol romanının önemli temsilcilerinden biri olarak sayılıyormuş.
1892 yılında yayımlanan Tristana, 19.yüzyıl İspanya'sından bir dönemi yansıtıyor.
Don Lope, yaşamını bir Casanova gibi yaşamış, artık yaşlanmanın eşiğindedir.
Tristana'nın babası Don Lope'un arkadaşıdır.Ölümünden sonra Tristana büyük bir borçla yalnız kalır. Don Lope babasının borçlarını üstlenerek felaketine de neden olur aslında.Don Lope, Tristana'yı evlat edinse de ona aşık olur ve son cinsel zaferi olarak görür. Tristana'yı kendi malı olarak sayar.Baba rolünü kullanarak, onu sömürür.
Tristana başlangıçta, durumunu kabul etmiş görünse de zaman içinde yaşadığı hayat ona dayanılmaz gelir.
Tristana özgür olmak ister.Ressam Horacio ile tanışıp, aşık olunca, özgürlük isteği daha da artar.
Tristana sadece Don Lope'un hapishanesinden değil, kendi benliğinin hapishanesinden de çıkmak ister.
Tristana, resim yapmak, yazmak, başka diller öğrenmek ister.
Tristana yeteneklidir, zekidir, hırslıdır.Ama kendine güvensizdir.Baba postuna bürünmüş bir tacizci ile yaşaması toplumun tüm ön yargılarının üzerinde toplanmasına neden olmuştur.
Tristana karakteri açıkçası bana Don Lope kadar inandırıcı gelmedi.Tristana'nın coşkun ruh halini sevmedim.Kitabın sonunu hiç beğenmedim.