Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Charles King

Charles KingPera Palas'ta Gece Yarısı yazarı
Yazar
7.4/10
36 Kişi
146
Okunma
11
Beğeni
2.116
Görüntülenme

Charles King Gönderileri

Charles King kitaplarını, Charles King sözleri ve alıntılarını, Charles King yazarlarını, Charles King yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
19.05.1919
19 Mayısta bu taşra şehrine geldiğini pek az kişi fark etmişti, ama bugün Türkiye'deki her okul çocuğu bu tarihi ezberden söyleyebilir. O gün, Kurtuluş Savaşı'nın başlangıç tarihi ve Mustafa Kemal'i Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurreisi olmaya doğru yolculuğunun ilk adımıydı.
“İyi bir milliyetçi olmak kendini bilmek demekti, insanın ülkesini kucaklaması ise onu eleştirmeyi öğrenmesiyle mümkündü.”
Charles King
Charles King
Pera Palas'ta Gece Yarısı
Pera Palas'ta Gece Yarısı
Reklam
408 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
“PERA PALAS’TA GECE YARISI…”
‘Şark’a giden yolda, Garp’ın son fısıltısı’.. Öncelikle,
Pera Palas'ta Gece Yarısı
Pera Palas'ta Gece Yarısı
bir roman değil, 20. yüzyılın ilk yarısında İstanbul’un sosyal tarihidir. Akıcı dili sayesinde roman tadında ilerliyor ve Türkçeye çevirisini de beğendim. Yabancı bir yazarın gözünden imparatorluktan cumhuriyete geçişte yaşanan olayları, Pera Palas Otelini merkeze koyarak bölüm
Pera Palas'ta Gece Yarısı
Pera Palas'ta Gece YarısıCharles King · Alfa Yayınları · 2019140 okunma
Jön Türkler
“1908’de İttihat ve Terakki Cemiyetine bağlı, ‘Jön Türkler’ de denen Osmanlı subayları Abdülhamid’e baskı yaparak II. Meşrutiyetin ilan edilmesini ve meclisin açılmasını sağladılar. İttihatçılar yeni kuşak Osmanlı subaylarıydı, imparatorluklarını Büyük Devletlerden ayıran uçurumun farkındaydılar. Birçoğunun ailesi 1870’lerde Balkan Savaşları yüzünden yurtlarından olmuştu. Değişim isteyen bu hareket uzun süredir imparatorluğun Batıya açılan penceresi olan Selanik’te başlamıştı. İttihatçılar art arda gelen yenilgilere tanık olmuş. Ülkelerinin dış borç altında ezilişini seyretmişlerdi. 20. Yüzyıl boyunca birçok ülkeyi sarsan devrimci hareketlerin ilk dalgasıydı Jön Türkler.”
Neden böyle dedin, King? Alındım…
“İstanbul’da şöyle derlerdi: ‘Pera’nın başında üç bela vardır: Veba, yangın ve tercümanlar.”
Sayfa 53 - İstanbul’un 1918’deki durumunu anlatıp her bölgede farklı dil konuşulduğunu aktaran yazar, bölgenin çok ulusluluğu ve bunun şartları zorlaştırmasının altını çiziyordu.Kitabı okudu
Reklam
Osmanlı Demiryollarının oluşumu
“Orient Express treninin 1883’te çıktığı ilk yolculuk, Fransız Wagons-Lits şirketinin birkaç yıl içinde ne kadar geliştiğini göstermek üzere düzenlenmişti; bundan sonraki hedef hattı Avrupa’nın öteki ucuna, İstanbul’a kadar uzatmaktı. Avrupa’nın ikinci derecede önde gelen şahsiyetlerinden bazıları bu ilk yolculuğa davet edildi; seyahat
Kitab-ı Bahriye
“Piri Reis, 16. yy’da yazdığı ‘Kitab-ı Bahriye’de, ‘Her âdemoğlunun denizi anladığını sanmayın,’ diyordu. Fırtına çıkınca sular kararır, köpüklü dalgalar dalgakıranları döver, vapurlar iskelelere vurur. Boğaz’ın durağan dalgaları ve burunlara büyük bir hızla çarpan ünlü akıntıları daha eski zamanlarda da gemicilerin ve kürekçilerin baş belasıydı.”
Ocak ayı okumalarım
Yeni yılın ilk ayında giriş yaptığım 5 muhteşem kitap✨📚Öneri olsun. 1.
Söyleme Bilmesinler
Söyleme Bilmesinler
2.
Aşk Hikayesi
Aşk Hikayesi
3.
Masallar
Masallar
/
Nazım Hikmet Ran
Nazım Hikmet Ran
4.
Refet
Refet
5.
Pera Palas'ta Gece Yarısı
Pera Palas'ta Gece Yarısı
+ 🎬
Pera Palas'ta Gece Yarısı
Pera Palas'ta Gece Yarısı
Kitabın dizisi 9/10
Sirkeci Station anno 1890
“Sirkeci Garı 1890’da açıldı. Ama en şaşaalı günlerinde bile hakkında birkaç kelime eden pek olmadı. Londra’nın St. Pancras ya da Budapeşte’nin Keleti Garlarında tren yolculuğu bir kreşendoyla, simballerin şangırtısıyla sona eriyordu. Oralarda vagon tekerleklerinin gıcırdayarak durduğu yüksek tavanlı muazzam garlar, daha da görkemli bina cephelerinin sıralandığı sokaklara açılırdı. Oysa Sirkeci daha ziyade pes perdeden bir finaldi. Trenler Osmanlı sınırına vardıklarında, kalitesiz raylar ve bakımsız hatlar yüzünden yavaşlar, kaplumbağa hızıyla gitmeye başlardı. Agatha Christie transkontinental ekspresle yaptığı yolculuklarından birinde, trenin hızının ‘allegro con furore’den ‘legato’ya dönüştüğünü gözlemlemişti. Amerikalı romancı John Dos Passos ise 1921 yazında İstanbul’a vardığında, önceleri trenin bir ara istasyonda durup başka bir trenin geçmesini beklediğini düşünmüştü. Sonra da şöyle demişti: ‘Yoksa burası mı? Yo hayır, evet.. burası Konstantinopl.”
Reklam
İstanbul, Nea Roma, Konstantinopolis, Konstantiniyye, Kuşta, Bolis, Çarigrad?
“Felemenk elçi ve seyyah Ogier Ghiselin de Busbecq 16. yy’da şöyle yazmıştı: ‘Şehrin kurulduğu yere gelince, sanki doğa burayı dünyanın başkenti olmak üzere yaratmış.’ Roma İmparatoru Büyük Constantinus 330 yılında şehri başkent ilan edince, adı ‘Nea Roma’ oldu. Osmanlılar 1453’te şehri Constantinus’un siyasi ahfadı Bizanslıların elinden aldı. Türkçe konuşan kesim şehre artık Yunanca Konstantinopolis’ten (Konstantinos’un şehri) bozma ‘Konstantiniyye’ diyordu. Yerel Yahudiler ilk iki heceyi ödünç alıp şehre ‘Kuşta’ dediler. Yerel Ermeniler son iki heceyi alıp ‘Bolis’ dediler. Slavlar ise ‘Çarigrad’ (yani Çar’ın şehri) adını kullandılar.”
Pera Palas Hotel anno 1892
“Pera Palas 1892’de, Osmanlı İmparatorluğunun payitahtını görmeye gelen Orient Express yolcularına hizmet vermek üzere inşa edilmişti. Sonraki on yıllar boyunca otel şehir dışından gelenlerin mutlaka kaldıkları yer oldu. Mermer merdivenlerin arasından bir kuş kafesi gibi yükselen ahşap ve demir karışımı asansörü, Avrupa’da çalışmaya başlayan ikinci asansördü (ilki Eyfel Kulesinin asansörüdür). Yüksek cam kubbenin altındaki yalancı mermer kaplı, kafesişi paravanlı lobinin yanında, barok bir yemek salonu vardı. Binanın görkemli cephesi İstanbul’un en gözde mahallesi Pera’ya bakıyordu. İstanbulluların 19. yy’da ve sonrasında Grande Rue dedikleri ana caddede dünyanın en güçlü devletlerinin elçilikleri sıralanmıştı. Otelin yanı başında Amerikalı diplomatlar sokağı YMCA ve ruhsatlı genelevlerle paylaşılmaktaydı. Yine yakında, Britanyalılar, Ruslar ve Almanlar devlet görevlilerini altın yaldızlı restoranlarda yeme içmeye, sonra da karanlık kulüplerde eğlenmeye götürürlerdi. İstanbul gibi, otel de Şarka sultanlar, haremler ve dervişler görme hayaliyle giden Avrupalıların ilk vardıkları yerdi.”
İyi bir milliyetçi olmak kendini bilmek demekti, insanın ülkesini kucaklaması ise onu eleştirmeyi öğrenmesiyle mümkündü.
Kalp ağrıları ve işkence gibi hatıralara dolu bir ülke gördüm, o ülkeden geçtim; politikacılar bu insan kalpleriyle sıradan kumarbazların iskambil kağıtlarıyla oynadığı gibi oynadığı bir çağda yaşadım. Halide Edib Adıvar
234 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.