Şenay Aydemir 1975’te Şavşat’ta doğdu. Üniveriste öncesi eğitimini Bafra’da tamamladı. 1992’de Ankara Üniversitesi , Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde üniversite eğitimine başladı. 1997’de üniversite eğitimini yarım bırakarak gazeteciliğe atıldı. Sinema yazıları yazmaya üniversite yıllarında yayınına katkıda bulunduğu öğrenci gazetesinde başladı. 1997-2014 yılları arasında sırasıyla Evrensel Kültür, Milliyet Sanat, Arka Pencere ve Altyazı başta olmak üzere birçok dergide eleştirileri yayımlandı. 60’ların Türk Sineması, 70’lerin Türk Sineması, Reha Erdem Sineması: Aşk ve İsyan ve Marka Takva Tuğra kitaplarına yazılarıyla katkı sundu. Birçok film festivalinde jüri üyeliği yaptı.
Son kadehler içilip hesaplar ödendikten sonra, “Çok güzel bir buluşma oldu. Bunu sık sık yapalım,” diyerek ayrılacaksınız birbirinizden. Ama oradakilerin birçoğunu uzunca bir süre daha hiç göremeyeceksiniz.”
“Çalışmanın kutsallığına, mesleğin onuruna en çok inandığımız anlarda bile, aklımızın bir tarafı o hiç gelmeyecek tembellik günlerinde işe yarayacak yatırımlar yaptırmıştır sizlere.”
“Sizin yeteneklerinizin size gelir getirecek bir alan açması ne kadar mümkündür? Mümkün olsa bile pasta bu kadar küçük, yetenekli tembel sayısı bu kadar fazla iken siz kendinize bir dilim alabilmek için nasıl bir yöntem izleyeceksiniz?”
Fazlaca Gecikmeli Şubat 2020 Okuma Raporu:
Öncelikle tamamen benim üşengeçliğim nedeniyle bu gecikmenin gerçekleştiğini belirteyim. Sebebi ise 29 Şubat'ta 3 kitap birden bitince bir yorgunluk çöktü. O yüzden parça parça anca bugüne yetişti. Olsun, neticede bu ay diğerlerine göre aşırı verimli geçti. Hele son 1 haftada neredeyse -benim için tabii- bir okuma maratonu oldu diyebilirim. Ancak maalesef bu yüksek okuma oranını bir daha uzun bir süre yakalayamayabilirim. Lakin her ne olursa olsun günlük ortalama 48 sayfanın altına düşmeyeceğime söz verebilirim. Neyse sizi lafa tutmayayım, buyurun efendim...
***
Şubat 2020 Okuduklarım:
1)
Herkes zaman zaman sıkıcı, yorucu iş hayatından mola verip uzun vadeli bir “tembellik” adı altında hayaller kuruyor. Bizi yıpratan iş hayatımıza mola verdiğimizde her şey düzelecek gibi geliyor. Bazen bir amaç uğruna, bazense keyfi işimizden ayrılıyoruz. Kitapsa hemen hemen bunları konu alıyor. Tembellik yaparken zamanımızı nasıl geçirdiğimiz, ne kadar süre tembel kalabileceğimiz, çevremizdeki kişiler bizim tembelliğimize nasıl tepki de bulunacak. Bazılarımız için işsizlik tahmin edemeyeceğimiz kadar zor bir durum olabiliyor. Son bir yılımı kitap yazacak olsam ben de belki bu şekilde yazardım. O yüzden belki de her sayfasında off evet yaa gerçekten böyle keşke olmasa ama evet böyle diyerek geçtim. İşinizden ayrıldığınızda bunalıma mı girdiniz mutlaka bu kitabı edinin. Mümkünse hatta çevrenize de okutun. Sizin ruhsal durumunuzu anlamaya çalışsınlar.
Ben işi bırakıyorum arkadaşlar biraz dinlenmeye ihtiyacım var. Diyesim geliyor da iş yok zaten. sıkıntı yok :)) Kpss dönemindeyiz yeterince yoruluyoruz :) Meslek sahiplerinin dikkatine Kitap ilk bölümlerinde istifaya zorluyor haberiniz olsun :D (Sanırım yazar işsiz iş olanağı olsun diye böyle bir kitap yazmış :) şaka bir yana cidden güzel başlıyor
İlk kez seni anlatıyor denilerek doğum günümde hediye edilen bir kitapla karşı karşıyayım. Sevgili dostum tarafından tam olarak nasıl algılandığımı anlamak nasip olacak anlaşılan. Kitap kapağı " tembellik hakkı" diyor. Dostum günde on saat ders çalışmayı alışkanlık haline getirdiği ve günaşırı nöbetlerle muhatap olduğu için benim yaşantımı tembelce algılıyor olabilir mi acaba diye düşünmüyor değilim. Heyecan duyuşumun temel sebebi bu okumanın kör alanımı daraltacağına olan inancım. Ya da bende gizli olan şeyleri dostuma yeterince aktarmamış olduğumu fark edeceğim. Ve halimi ( onunda anlamak isteği kadarıyla) ona anlatacağım.