Dünya tarihi, “ötekileştirme” başlığı altında toplayacağımız pek çok olaya sahne olmuş, oluyor ve bu kör zihniyetle olacak da... Daha önce de belirtmiştim; iyilik bir tercih, kötülük insanın mayasında var. Neden kendimiz gibi düşünmeyene,inanmayana, yaşamayana tahammülümüz, saygımız yok? Yaşam ve seçim hakkı bir insanın ellerinden nasıl alınabilir?
II. Dünya Savaşı sırasında yaşanan Nazi zulmü insanlık ayıbı olarak tarihe geçse de, ne yaşanılanları yok sayabiliriz ne de acının binbir tonunu...
Paris İşgali'nde Nazi subayları, dönemin en ünlü sanatçı ve düşünürlerinin mesken tuttuğu bu kentteki Yahudilerin izini sürüp onları toplama kamplarına gönderirler.
Aralarında Marguerite Duras ve #francoismitterand ‘ın da olduğu “Direnişçiler”, Yahudilerin öldürülmesini engellemeye çalışırlar. Hayat bu ya, Duras'ın eşi Robert Antelme de tutuklanıp toplama kampına gönderilenlerden biri olur.
Eşinin nerede olduğunu öğrenmeye çalışan Duras, çareyi eşini yakalayan Nazi subayı ile yakınlık kurmakta bulur.
Hayatta kalabilmek ya da sevdiklerinizi hayatta tutabilmek için
nelerden vazgeçebiliriz?
Kendi yaşamından acı bir kesiti kitabın ismiyle müsemma olarak okuduğumuz metin finalde iki öykü ile sonlanırken tarihin en büyük trajedilerinden birinin aklınızda bıraktığı sorularla baş başa kalıyorsunuz.