Peter Handke kaleme aldığı bu tiyatro metnini, 19 yüzyılda Almanya’ da esrarengiz bir şekilde ortaya çıkan 15-16 yaşlarında olduğu düşünülen, konuşamayan, kendi kendine yemek yiyemeyen, giyinemeyen bir çocuktan esinlenerek yazmıştır. Kaspar… bir cümle dışında konuşamayan, yürüyemeyen adeta annesinden yeni doğmuş bir bebek gibidir. Bir şekle sokulmamış her şeyiyle aykırılık teşkile etmektedir. Eşyaları ve duygulanışlarını tek bir cümle üzerinden anlatmakta ve dünyayı o cümle üzerinden anlamlandırmaktadır. Kaspar… bir düzenden yoksun oluşu ve tanımlanamayışı ile önplana çıkmakta ve diğerleri gibi onada dil öğretilmek istenmektedir. Kaspar.. cümleleri öğrendikçe ifade edebilmeyi, öğrenmeyi ve eşyaları tanımlayarak sahip olmanın ne demek olduğunu öğrenir. Ama kendisine öğretilen dil bir yandan kuraların ve düzenin aşılandığı ve bunun dayatıldığı bir sistemin taşıyıcıdır. Kaspar kendisine öğretilen, dayatılan dille bir şekle ve forma sokulduğunu sezinler. Ama haykıramaz ve buna dur diyemez. Çünkü ona bu kelimeler henüz öğretilmemiştir. Kaspar konuşmayı öğrendiğinde artık düzen sağlanmış, resme uydurulmuştur. Ve bunu fark ettiğinde kendisi gibi yürüyen, konuşan, davranan bir çok Kasparın olduğunu görür. Kaspar artık herkesleştirilmiş, özünden koparılmıştır. Otokrat güçler tarafından dil işkencesinin bir kurbanı olmuştur…özüne dönmek ve kendisini hatırlamak için cümlesini tekrar söylemeye çalışır fakat karşılaştığı şey bir kaos olur…
Yazar Kaspar üzerinden her okuyucunun kendisine ‘… Kaspar kim şimdi?’ sorusunu sormasını bekler…